Ana Sayfa Yazarlar 4.02.2018 1633 Görüntüleme
Mehmet Mahmut YILDIZ

ŞAHLANIŞ HAREKETİ GENEL BAŞKANI

DIŞARIYA ZEYTİN DALI UZATIP İÇERDEKİLERİ MEŞE ODUNUYLA DÖVMEK

Devleti devlet yapan temel özelliklerden biri sürekliliktir. Devlet adamında bulunması gereken en önemli özellik ise tutarlılık. Devletin çıkarları, değişen şartlara göre, devlet ve milletin çıkarlarına, uluslararası dengelere göre değişebilir ve elbette ki değişmelidir.

Ancak devleti idare edenlerin, bu işi yaparken izleyecekleri yol, söyleyecekleri sözler, birbiriyle uyumlu ve mantık açısından da tutarlı olmalıdır.

Bu girişten sonra, Silahlı Kuvvetlerimizin yürüttüğü Afrin-Zeytindalı sözü operasyonuna getirmek istiyorum.

Bu, iktidarın, hükümetin, ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın değil, devletin bir operasyonudur. Devlet ve milletin çıkarlarını gözeten zorunlu bir harekâttır. Dolayısıyla da vatandaşların, sivil toplum örgütlerinin ve HDP hariç diğer tüm muhalefet partilerinin de desteğine sahiptir.

Arada çatlak sesler çıkabilir. Bunlar suç teşkil etmedikçe olağan karşılanmalı ve gereksiz tepkilerle, karşıt tezlere hak verilmesine neden olunmamalıdır.

Devlet ve millet olarak milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan dönemlerden birini yaşıyoruz. Bunu sağlamakta baş görev de özellikle iktidar partisine düşmektedir. İyi de iktidarın böyle bir niyeti var mıdır?

İktidar demek Sayın Erdoğan demek olduğuna ve geri kalan tüm yasama, yürütme ve yargı organları maalesef etkisiz eleman, dolgu malzemesi ve duvar hıbarı olduğuna göre, bu konuda Erdoğan’ın davranışlarına, sözlerine bakmak gerek.

Ana muhalefet Zeytin Dalı Operasyonuna karşı mı? Hayır. Bazı konularda dikkatli olunması gerektiği konusunda önerileri var o kadar. Erdoğan ne diyor onlara? Ne demiyor ki? Terörist, PKK, PYD, YPG kuyruğundan al, ulanla başlayıp frene basmadan süren kalayı bol taarruzlar.

Yetmiyor Lozan’ı tartışmaya açıyor. Yunanistana terk edilen 18 adayı sanki Lozan’da İnönü bıraktı. Sevr Antlaşmasını sanki İnönü imzaladı. Sanki Osmanlı imparatorluğu topraklarının üçte birini Sultan İsmet zamanında kaybetti.

Neymiş efendim, ÖSO Kuvayı Milliye imiş. Ne benzerlik var arada? Bunlar askeri ve stratejik çıkarlarımız gereği, birlikte hareket etmek zorunda olduğumuz, pek çok unsurdan oluşmuş yerel güçlerdir o kadar.  Yarın karşımızda olmayacaklarının ve bize karşı kullanılmayacaklarının garantisi de yoktur. EL KAİDE ve IŞİD kendilerini kuran ABD’ye cephe almadılar mı?

PKK, PYD, YPG bunlar devlet politikası olarak etnik bölücü unsurlar olarak kabul ediliyor. Biz Kürtleri sevsek de ayrılıkçıları sevmiyoruz. Haklı nedenlerimiz var. Bu ülkede birileri de farklı nedenlerle bunları seviyor.

Sayın Cumhurbaşkanı bu sevdalılara “Terörist sevici” diyor. Tamam, da eksik diyor. Mesela o teröristleri Oslo da seven ve özel temsilcilerine sevdirenleri unutuyor. O teröristler Habur’dan girdiklerinde onları incitmeyecek özel mahkemeler kurduran ve “Güzel şeyler oluyor.” diye bayram edeni hesaba katmıyor. Sayın İmralı mucitlerini, APO’yu büyük adam, hem Kürtlerin hem Türklerin büyük şansı olarak görenleri, yazanları, söyleyenleri;  uçağından atmak yerine dizi dibine oturtuyor. Dolmabahçe’de PKK’nın siyasi uzantılarıyla dans edenlere de bir şey dediğini duymadık.

Hele Diyarbakır meydanında APO’nun mesajını okutan, şimdi Afrin’e ağıt yakan Şivan’la ele ele poz verenler, MEGRİ MEGRİ ağlayanlar… Onlardan söz eden yok. Teröristi dün sevmek vatanseverliğin gereği idi de bunu biz cahiller mi bilmiyorduk?

Devlet ve devlet adamına yakışan; sözünü, davranışını bilmek, bugün dediğinin yarın önüne geleceğini hesap ederek davranmaktır.

Devlet, çıkarlarının gerektirdiği stratejik görüşmeleri el altından yapar. Hele bu bölgede herkes taşeron terörist örgütlerle iş yaparken Türkiye de bunu göz ardı edemez. Edemez de bunun bir yolu yordamı vardır.

Sorumsuzca, günü kurtaracak davranış ve sözlerle, iç siyasete dönük amaçlarla sergilenecek fevri, temelsiz ve tutarsız tavırlar sahibine; ama özellikle de onun temsil ettiği devletimize zarar verir.

Konu gerçekten ve samimiyetle devletin ve milletin birlik ve bütünlüğü ise; iktidarın yapması gereken, “Kaşının üstünde karan var.” diyeni tekmelemek değildir. Sayın Cumhurbaşkanının yapması gereken de Ana muhalefet dahil, hoşuna gitmeyen ya da işine gelmeyen sözler söyleyen herkese -söyledikleri doğru ve gerçekten vatanın çıkarına da olsa- ağzına geleni saymak değildir.

Kötülük, kin ve nefret kolay bulaşır. Hele üst katlarda ise toplumun alt katmanlarına daha kolay yayılır. Toplum fertleri arasındaki bağlar hasar görür. Devlet, devlet adamı; özellikle böyle dönemlerde sakin, sabırlı, ılıman ve kucaklayıcı olmalıdır.

Bu nedenledir ki ŞAHLANIŞ HAREKETİ olarak Sayın Cumhurbaşkanına, kendine yakışacağını düşündüğümüz; İSLAMİ ve İNSANi değerlere uygun hareket etmesi hususundaki samimi temennilerimizi iletmeyi bir görev ve sorumluluk sayıyoruz.

Mehmet Mahmut Yıldız

Şahlanış Hareketi Genel Başkanı

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb