Ana Sayfa Yazarlar 23.04.2018 1681 Görüntüleme
Mehmet Mahmut YILDIZ

ŞAHLANIŞ HAREKETİ GENEL BAŞKANI

AVA GİDERKEN AV OLMAK

Çağdaş bir dünyada memleketlerin gücünü ve ömrünü tayin edecek olan temel özellik, prensiplere sahip olmasıdır.

İktidarlar değişir, dünya değişir, değişen dünya doğrultusunda izlenecek dış politikalar da zorunlu olarak değişir. Ancak devletin temelini oluşturan düsturlar ülkeyi yönetenlerin keyiflerine, ihtiraslarına göre değişmez, değiştirilemez. Değiştirilmeye kalkılırsa uluslararası camiada sizi kimse ciddiye almaz. Kendiniz çalar, kendiniz oynarsınız.

Türkiye’de bu nasıl uygulanıyor peki, hemen her konuda en çok bilenimiz, bu nedenle de en çok konuşanımızı esas alarak verelim cevabı. Sayın Cumhurbaşkanının ağzından çıkan söz, kendi kulağına varmadan değişse bile şaşırmıyoruz.

İstişare sıfır, düşünme, akıl süzgecinden geçirme sıfır, her şey anlık ve o an esen rüzgârın yönüne göre değişiyor. Böyle olunca da devlet ciddiyeti ve vatandaşın devlete güveni kalmıyor.

Hükümet, iç ve dış politikada kendi icat ettiği rüzgârgülü modeliyle ülkeyi bizzat Sayın Cumhurbaşkanının ifade ettiği gibi beka noktasına getirdi. Yakında yaşanacak büyük depremden söz ediyor Cumhurbaşkanı.

16 yıldır tek başına hükûmet ettiler. Son birkaç yıldır ise tümüyle tek adam rejimi var. Cumhurbaşkanı’nın her sözü, Yasama Yürütme ve Yargı tarafından emir telakki edilerek anında yerine getirildi. Buna rağmen duvara tosladılar. Buna rağmen ülkeyi yönetilemez noktaya getirdiler. Bundan ötürü kendilerini sorgulayacak yerde, suçu hala başkalarına atmak peşindeler.

Bunun son örneğini, geçtiğimiz hafta içinde yaşadık. Her fırsatta “erken seçim yok. 19 Kasım’ı bekleyin” diyerek bangır bangır bağıran ve erken seçimi dillendirmeyi bile vatana ihanet olarak addeden iktidar sözcülerini ve Cumhurbaşkanı’nı hatırlayın.

Onlar da artık muhalefet partisi olmayan MHP’nin; “Erken seçimi gündeme getirmek, Türkiye düşmanlarının ağzıyla konuşmaktır.”  diyen Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, devlete düşmanlık etmeye karar vermesi üzerine, devlete ihanet etmeye(!) karar verdiler ve 24 Haziran günü bir baskın seçim yapılmasına karar verdiler.

Gerekçesi ne kadar allanıp pullansa da bunlar hikâye. Muhalefeti hazırlıksız yakalamak ve özellikle İYİ Parti ve onun Genel Başkanı Meral Akşener’in yolunu kesmek ilk hedefti.

İkinci önemli nedense, ekonomideki ve dış ilişkilerdeki gidişin giderek kontrolden çıkması ve acil olarak acı reçete içeren, özellikle yoksul kesimin canını yakacak bazı tedbirlerin alınması gereği idi. Bu tedbirler, 2019 Kasım’ını bekleyemezdi. Daha önce alınması durumunda ise Sayın Erdoğan’ın ömrünü adadığı büyük hayali başkanlık, iyice suya düşerdi.

Seçim kararı sonrasında Cumhur ittifakının keyfi hayli yerindeydi. İYİ Parti’nin seçime girmesi konusunda dalga geçercesine açıklamalar yapıyorlardı. İYİ Parti’nin, seçime girmesi engellendiği takdirde, bunu Demokrat Parti veya Saadet Partisi üzerinden aşabileceği konuşuluyordu.

Kısaca bir yanda eli hayli güçlü olan, aylar öncesinden seçimi kaybetmemek üzerine her türlü tedbiri alan, özel yasalar çıkaran, oy hırsızlığına fırsat sağlayacak her türlü kurnazlığı tezgâhlayan bir Cumhur İttifakı vardı. Üstelik artık muhalifliği kalmasa da devletin bankası Ziraat Bankası aracılığıyla en büyük medya grubu da hükûmet saflarına katılmak üzere satın alınmıştı.

Yani oyun tümüyle iktidar kanadının koyduğu kurallarla ve onların sahasında oynanacaktı ki ansızın ana Muhalefet Partisi CHP’den, kimsenin beklemediği bir manevra geldi. CHP Genel Başkanının direktifiyle partilerinden istifa eden 15 CHP’li Milletvekili İYİ PARTİ’ye katıldı. İYİ PARTİ’nin artık mecliste grubu var. Üstelik hazine yardımı da alabilecek.

Artık bu partinin seçime girmek için YSK’nın ya da Cumhur ittifakının keyfinin yerine gelmesine ihtiyacı yok. Nitekim YSK İYİ Parti’nin seçime katılabileceğine ilişkin karar verdi.

Bir gün önce “Seçime girsin, iyi olur, boyunun ölçüsünü alır.” diyerek bu partiyle dalga geçenlerin, özellikle Bahçeli’nin bu manevradan sonraki yüzleri ve sözleri ise görülmeğe değerdi.

Kabahat mi işledi muhalefet? Olmasa iyi olurdu bizce; ama oyunun zarları hileliyse ve bundan oyunu kuran bizzat sorumluysa, asıl suçlu odur. Muhalefetin nefes alma yollarını tıkarsanız, olan bitene katlanmak zorundasınız.

Siyasi tarihimize damgasını vuracak bu manevrada en büyük fedakârlığı CHP’nin yaptığını ifade etmeliyiz. Anketlerde İYİ PARTİ’nin CHP’den hayli oy alacağı yolundaki sonuçlara rağmen Sayın Kılıçdaroğlu, böyle bir yol izleyecek cesareti gösterebildi.

Aylardan beridir, koltuk uğruna her türlü ayak oyununu meşru kılacak düzenlemelere imza atan ve toplumun yarısını dışlayarak, vatana ihanetle, teröristlikle suçlayarak kirli propaganda yapan           -GÜYA- CUMHUR İTTİFAKI’nın kendi gözündeki merteği görmeden muhalefetin gözündeki çöpü gözümüze sokmasının hiçbir önemi yoktur.

Bu kez, gündemi belirleyen, alışılmışın dışında, muhalefet olmuştur. Oyunun kartları yeniden karılacaktır. Muhalefetin oyunda sergilenebilecek yeni kurnazlıklara karşı nasıl bir savunma mekanizması kuracağını zaman gösterecektir.

Artık söz millettedir. Onun hür iradesiyle sandığa gidip tercihini kullanması en büyük temennimizdir.

En kalbi saygılarımızla…

 

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb