Seçim propaganda yöntemleri çağımızın şartlarına ayak uydurmalı. Eskisi gibi kahvehane, pazaryeri ya da sokaklarda el sallayarak/sıkarak yapılan propaganda yöntemi etkili olmadığı gibi komik karşılanıyor. Sosyal medya, internet gibi sanal ortamlarda seçmenin büyük bir bölümüne tanıtım yapılabiliyor ancak seçmen birebir temas istiyor. Hatta sorunlarının bir kısmının hemen çözülmesini hiç değilse küçük bir hediye beklentisi var. Vaatleri dinlemek bile istemiyor fakat samimiyet, doğallık ve içtenlik her zaman etkili olmakta. O zaman çağın şartlarına uyarak kimin ne beklentisi var özel olarak bilmek ve o kişiye doğru zamanda, doğru kişiyle temas etmek gerekiyor. Zaman dar, kaynaklar kısıtlı, seçmen çok olunca öncelikli ve etkin yöntemler kullanmak gerekir.

Seçim tekrarlanacağı için özellikle İstanbul seçmeninin 31 Mart yerel seçimlerinde %15,33’ü sandığa bile gitmedi. Sayısal olarak 1.704.325 seçmenin neden sandığa gitmediği ve bu duruma karşı yapılacak propaganda yöntemleri 23 Haziran seçimlerinde ana etken olacaktır. Hele hele oy fakının bu kadar az olduğu durumlarda. Neredeyse tüm anketler oy kullanan seçmenin yine aynı şekilde oy kullanacağını gösteriyor. O halde oy kullanmayan seçmenin peşine düşmek gerekir. Tabi oy kullanmasına rağmen oyları geçersiz olan yaklaşık 300.000 seçmen de 2.öncelikli çalışma alanı olacaktır. Bu seçmenlerin kim oldukları tam olarak bilinmese de hangi sandıkta kaç seçmenin gelmediği ve kaç geçersiz oy çıktığı bellidir. Bu sandıkların en çok oy kullanmayandan başlamak üzere sıraladığında öncelik sıralaması da belli olacaktır.

Diğer bir yöntem de bir önceki seçim sonuçları ile karşılaştırma yapıldığında hangi sandıkta oyların arttığı veya azaldığı tespit edilebilir. Oyların en çok azaldığı sandıklar öncelikli çalışma alanları olacaktır. İlçe ve mahalle bazında yapılacak çalışmalar tam da bu yönde olmalıdır. Elinizdeki verileri/bilgileri işlediğinizde seçmen odaklı yöntemleri belirlemek daha kolay olacaktır. Hatta bu bilgiler seçmenin nüfusa kayıtlı olduğu il, yaş, cinsiyet, eğitim durumu, gelir seviyesi v.b. gibi özelliklerine göre daha da özelleştirilebilir. Bu bilgiler doğrultusunda benzer özellikteki kişilerle seçmene temas ettiğinizde daha verimli sonuç alınacaktır.

Uzun yıllar 11-12 seçim koordinasyonunda bizzat çalışmış, hatta son iki yerel seçimde aday adayı olmuş biri olarak birikimleri paylaşmakta yarar olduğunu düşünüyorum. Bir de örnek vermek gerekir.

2015 Genel seçimlerinde CHP Ülke genelinde 7 Haziran’da 11.500.000 oy alırken 1 Kazım’da 12.100.000 oy adı. Yaklaşık 600.000 oy artışı oldu. Bu artışın yarısı sadece İstanbul’da gerçekleşti. Bu kadar kısa zaman içerisinde İstanbul’daki gözle görünür artışın sebebi seçmen odaklı propaganda yönteminin yapılmış olmasıdır. Bu yöntemin verilerini işleyen, raporlarını hazırlayan İstanbul İl Bilişim Komisyonunun Başkanı olarak gururla yazıyorum ki seçmen odaklı bu yöntem çalışıyor.

Tabi seçmene temas şekli de başlıca bir konu. Öyle alelade bir broşür kapıya bırakmak ya da aceleyle ezberlenmiş cümleleri tekrar etmek v.b. gibi değil de mümkünse seçmenin daha önceden tanıdığı ve itibar ettiği, en azından sempati duyabileceği kişilerle samimi ve içten yaklaşarak propaganda yapılmalıdır. Gelenek ve göreneklerimize uygun hareket edilerek, zorla ikna etme çabasında olmadan seçmenin düşüncelerine saygı göstererek temas etmekten bahsediyorum. Genel seçmen algısı seçimden seçime kapıların çalındığı olduğuna göre bu çalışma süreklilik arz etmeli ki etkili olabilsin. Zaten siyasi partilerin örgütleri/teşkilatları başka ne için var ki.

Mümkün olan en kısa şekilde seçim propaganda yöntemlerini ve şekillerini yazdım. Sayfalarca yazılabilir fakat işin özü de budur. Gönül ister ki sadece seçimden seçime oy vererek değil her fırsatta kamu yönetimi seçmenin görüşleri alınarak yapılsın. Çağımızın teknolojileri buna uygun hale gelmiş durumda olduğuna göre dilerim bunu uygulamaya niyetli yöneticiler seçilmiştir ve seçilir.