Ana Sayfa Yazarlar 15.11.2019 1275 Görüntüleme

Milliyetçi, Devrimci ve Tehlikeli

Kurtuluş Savaşının başladığı dönemde İngilizler Gazi Mustafa Kemal Paşa hakkında yazdıkları bir istihbarat raporunda; “Milliyetçi, devrimci ve tehlikeli”, “Zıtları desteklenmeli, rakibi olan hareketlerin bir araya gelmesi teşvik edilmeli” yazıyordu…

ATATÜRK eğer onlar için  milliyetçi, devrimci ve tehlikeli ise, doğal olarak bizim için son derece önemli bir vatansever  ve faydalı olup halk tarafından mutlaka desteklenmelidir, sonucu çıkmaz mı!!! Hal böyleyken günümüzde bazı çevrelerin ATATÜRK DÜŞMANLIĞI’nı, Diyanet İşleri Başkanının “Keşke Yunan galip gelseydi” diyebilecek kadar alçaklaşabilmiş bir meczubu ziyaret etmesi ve cenazesine omuz vermesini, 30 Ağustos, 29 Ekim, 10 Kasım gibi önemli bayram ve anma günlerinin Cuma’ya denk gelmesine rağmen hutbelerde ısrarla ATATÜRK’ün adını anmaması ve bir Fatiha okutturulmamasını neyle izah edebiliriz aklım almıyor.

Onlar ne halt ederse etsin, son 10 Kasım’da ATATÜRK sevgisinin katlanarak büyüdüğünü, halkın hiç bir zorunluluk ve talep olmadığı halde büyük bir heyecanla gece yarılarına kadar beklemeyi göze alarak ANITKABİR’e koşmasına şahit olduk. Sonuç olarak bazı çevrelerin toplum mühendisliği çabalarına rağmen hiç kimsenin ATATÜRK’ü unutturmaya gücünün yetmeyeceği anlaşılıyor…

Bu vesileyle, Türk Milletinin Kurtarıcısı ve Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Büyük Önderimiz ve ebedi Başkomutanımız,  sadece yaşadığı dönemin değil, tüm zamanların lideri, ufkumuzu aydınlatan örnek insan, Gazi MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ü rahmet, minnet, sevgi, saygı ve özlemle anıyorum. Ruhu şad, mekanı cennet olsun…

Osmanlı Devletinin I. Dünya Savaşında yenilmesi sonucu 30 EKİM 1918’de imzaladığı Mondros Ateşkes antlaşması üzerine, İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve diğer bazı Avrupalı HRİSTİYAN ülkeler, vatan topraklarına asker çıkararak Anadolu’yu işgal ettiler…

Yüzyıllardır süren Yabancı evliliklerle kendi soyuna yabancılaşan Padişahlık ve Saray çevresi, ana dilinin yerine Farsça-Arapça karışımı uyduruk bir dili resmi dil edinmiş, liyakat yerine kayırma yoluyla yapılan atamalarla, Türkler yönetimden uzaklaştırılmış, halk eğitimde, bilimde, teknolojide, sanayide, tarımda, ticarette, sanatta, kültürde, vs. vs. yüzyıllardan beridir geri kalmıştı. Son yüzyıl boyunca devam eden savaşlar yüzünden açlık, sefalet ve hastalık kol geziyordu. Zamanın Padişahı saltanatını devam ettirebilmek uğruna gelişmelere seyirci kalmakta ve düşmanlarla işbirliği yapmaktaydı. Hatta milletin namus ve haysiyetini kurtarmak amacıyla düşmana karşı savaşan Kuvayı Milliyeciler için idam fermanları yayınlamaktaydı. Sevr antlaşmasıyla aralarında paylaştıkları son topraklarımızdan iç Anadolu’da bize bırakılan küçük bir toprak parçasına hapsedilmek ve tarihten silinmek üzereyken Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarının önderliğinde yapılan Kurtuluş Savaşıyla işgalcileri geldikleri gibi gönderdik.

Zaten siyasal ömrünü tamamlamış olan ve Emperyalizmle işbirliği yapan, hangi devletin manda yönetimine girelim diye düşünen Osmanlı Padişahı için Türk Milletince hükmü verilerek gereği yapıldı ve saltanat kaldırıldı.

Yüzyıllardır süren geri kalmışlığı aşmak zorunluluğunu gören genç CUMHURİYET yönetimi, ülkemizi muasır medeniyet düzeyine çıkarmak ve halkı aydınlatabilmek, geçmişin taassubundan ve cehaletinden kurtarmak için gelişmiş Batı Ülkelerinin tecrübe ve birikimlerinden yararlanmayı tercih ederek Türk Halkının ufkunu aydınlattı.  Okuma yazma oranının %5 olduğu ülkemizde Arap alfabesinin yerine Latin alfabesini getirerek çağdaş bilim ve teknolojiye daha kolay ulaşmasını ve eğitim düzeyinin yükselmesini sağladı. I. Dünya Savaşında asker olan ünlü yazar Şevket Süreyya AYDEMİR, bölüğündeki askerlerin hangi dinden olduklarını, peygamberin kim olduğunu, sağ mı-ölümü olup olmadığını dahi bilmediklerini anlatır “Suyu Arayan Adam” kitabında… Buna rağmen kalıp ta Arap alfabesinden Latin alfabesine geçince halkın cahil kaldığını söylemek akla, mantığa, hakka, hukuka ve vicdana sığmamaktadır. Şimdilerde Latin alfabesine geçmekte olan eski Sovyetler Birliği üyesi olan Türk Cumhuriyetleri’ne ne diyeceksiniz o zaman??? Bence iyi ki Latin alfabesine geçmişiz… Allah mekanını cennet eylesin, İngiliz için “Milliyetçi, Devrimci ve Tehlikeli”, Türk Milleti içinse “vatansever, milletperver, kahraman asker ve Büyük Devlet adamı Aziz ATATÜRK…”

Süheyl ÇOBANOĞLU

RUBASAM Bşk. V.

Yorumlar

İlginizi çekebilir

OLİMPİYAT BEKLENTİLERİMİZ

OLİMPİYAT BEKLENTİLERİMİZ

Tema Tasarım | AnatoliaWeb