Ana Sayfa Sür Manşet, Yazarlar 4.09.2020 2875 Görüntüleme

YAŞA MUSTAFA KEMAL PAŞA YAŞA

Ege’ye her gittiğimde “İzmir’in dağlarında çiçekler açar, Bozulmuş düşmanlar hep yel gibi kaçar, YAŞA MUSTAFA KEMAL PAŞA, YAŞA” sözleriyle kulaklarımı çınlatan İzmir marşını hatırlarım. 15 Mayıs 1919’da İzmir Metropoliti Hrisostomos karaya çıkan Yunan askerlerini takdis ediyor, “Türk Kanı içmekten ”söz ediyorken, 9 Eylül sabahı panik halinde canlarını kurtarabilmek Allah’a yalvarıyorlardı…

İşgal zamanı düşmanla işbirliği yapan, sadrazam, bakan, müsteşar, vali, şeyhülislam, gazeteci, İngiliz Muhipleri, hacılar, hocalar da hesap gününün yaklaşması nedeniyle paniğe kaılmıştı. Türklükten istifa eden Şeyhülislam Mustafa Sabri, İzmir Valisi Hüsniyadis, Rumbeyoğlu Fahrettin,  Gazeteci Ali Kemaller için ihanetlerinin bedellerini ödeme günü gelmişti…

Hasan Tahsinler, Albay Reşat ÇİĞİLTEPELER, Kara Fatmalar, Sütçü İmamlar, Telgrafçı Hamdiler, Rıfat BÖREKÇİLER ve benzeri binlercesi, tarihe altın harflerle yazılacak olan bir zaferin isimsiz kahramanları olarak saygıyla anılmaktalar…

Güzel İzmir’imiz, üç yıllık işgal döneminde tarif edilemeyecek acılar içinde çok çile çekti, şimdi gün Türk’ün zafer günüydü, kazanan Kahraman Ordusunu ve O’nun ebedi Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü sevgiyle bağrına basan İzmir halkı sevinç gözyaşlarıyla Mehmetçikleri karşılıyordu.

Mustafa Kemal Paşa (ATATÜRK) önderliğinde, yokluk ve sıkıntı içinde gerçekleştirdiğimiz Kurtuluş Savaşıyla Türk Milleti makus talihini yenmiş, 1921 yılında Sakarya Meydan Savaşıyla 238 yıllık geri çekilmeyi durdurmuştu. 26 Ağustos 1922’de başlatılan Büyük Taarruz sonucunda Yunan ordusu dağıtıldı, 30 Ağustos 1922’de Zafer kazanıldı ve Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde Yunanistan Küçük Asya Ordusu’nun başkomutanı General Nikolaos Trikupis ve Komuta heyeti tutsak edildi. İşgalci Yunan Ordusu çaresizlik içinde çılgınlar gibi kaçıyordu. O güne kadar yaptıkları zulüm ve katliamlar yetmezmiş gibi, kaçarken de Batı Anadolu’nun tüm köy, kasaba ve şehirlerini yakıp, yıkıyor, masum sivilleri katlediyorlardı.

Güzel İzmir’imiz, 9 Eylül 1922 sabahı Ahmet Zeki Bey komutasındaki 2. Süvari Fırkası, ardından Mürsel Paşa komutasındaki 1. Süvari Fırkası, onun ardından 5. Süvari Kolordusu Komutanı Mirliva Fahrettin Paşa, komutasındaki birliklerle saat 10.00’da şehre girişiyle özgürlüğüne kavuşuyordu. Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçarken, Türk bayrağı Hükûmet Konağı ve Kadifekale’ye yeniden çekildi.

Kurtuluş Savaşını küçümseyen, ATATÜRK’ü karalamaya ve unutturmaya çalışan, Türk adından rahatsız olan, utanmadan GÜZEL İZMİR’e “gavur İzmir” diyecek kadar adileşen bazı müptezellerin karın ağrısı büyük ölçüde Anadolu topraklarını çizmeleriyle kirleten düşman askerleriyle işbirliği yapmış olanların soyundan gelmelerinden mi kaynaklanıyor acaba diye içime şüphe düşüyor.

Em. Gn. Hikmet YAVAŞın deyişiyle “bölücülerin, 2. Cumhuriyetçilerin, din tüccarlarının, bir kısım liberal takımının ve bazı sözde aydınların; televizyon ekranlarında 365 gün 24 saat bıkmadan usanmadan Cumhuriyete, Cumhuriyetin kuruluş felsefesine, Atatürk’e ve Türk Ordusuna saldırışlarını” anımsayacak olursak İzmirliler ‘in Atatürkçülüğe gönülden bağlı, aydın, medeni, vatansever kişiliklerine saygı duymamak elde değildir. Onların yanında kendinizi 40 yıllık mahallenizde ve akrabalarınızla berabermişsiniz gibi hissedersiniz. Bu da size huzur ve güven verir. Cumhuriyet, Kemalizm, Ordu karşıtlığı ve bölücülükleriyle sahnede yer alanlara karşı en iyi cevaptır İzmirli vatandaşlarımızın bu tutumları. Ulus birliğini ve düzenini bozarak, ekonomik, siyasi ve askeri açıdan güçlenmemizi önlemek amacıyla bölücü PKK, Radikal İslamcı IŞİD, cemaatçi FETÖ, aşırı sol DHKPC vs. gibi taşeron örgütlerle üzerimizde oynanan oyunlara karşı güzel İZMİR’in sağduyulu insanları daima Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda laik, demokratik çizgide ve sağduyulu olmuşlardır.

Küresel güçlerin egemen olduğu bir dünyada onların yönlendirmesiyle Bölücüler tarafından hazırlanan ve işbirlikçileriyle beraber uygulamaya sokulan Türkiye’yi bölüp parçalama stratejisine karşı sığınacağımız en güçlü liman Atatürkçülüğün “Tam bağımsızlık, Misak-ı Milli sınırları içinde bölünmez bütünlük, emperyalizme karşı olmak” fikirleridir. Çünkü küresel güçler ve işbirlikçileri ulusal kavramları yok ediyorlar, din, inanç ve etnik kimlik ayırımı yapıyorlar. Biz ise her vatandaşımızı, Türk Milletinin olmazsa olmaz bir parçası olarak görüyoruz.

Onlarca örneğin yanında 1919’larda İstanbul’daki İngiliz İşgal Kuvvetleri’nin casusu A. Ryan: “Amacımız bölmek ve hükmetmek olmalıdır.” diyordu…  Aradan geçen bunca zamana rağmen aktörlerin isimleri dışında değişen bir şey yok… Devletimize, milletimize, Cumhuriyetimize, ATA’mıza, milli menfaatlerimize sahip çıkmak zorundayız…“TÜRK” sözcüğünü kaldırmasını, okul kitaplarından “ATATÜRK’ün” çıkarılmasını, ulusal bayramların kutlanmamasını nasıl izah edebiliriz, soruyorum…

9 Eylül 1922’de İzmir’de işgalci Yunan askerlerinin denize dökülmesiyle sonuçlanan İstiklal Harbimizi gerçekleştiren Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşları başta olmak üzere, bugün PKK, IŞİD, FETÖ vs. gibi terör örgütlerine karşı büyük özveriyle mücadele eden, Suriye’de, Libya’da, Irak’ta Akdeniz’de Türk Milletinin hak ve menfaatlerini savunan, Kahraman TÜRK ORDUSUNUN tüm şehit ve gazilerini rahmet ve minnetle anıyor, saygıyla selamlıyorum.

İzmir’in dağlarında çiçekler açar.

Altın güneş orda sırmalar saçar.

Bozulmuş düşmanlar hep yel gibi kaçar.

Yaşa Mustafa Kemal Paşa, yaşa;

Adın yazılacak mücevher taşa.

Süheyl ÇOBANOĞLU

RUBASAM Bşk. V.

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb