Savaşın faturası yüksek. Maddi kayıpların, ölümlerin ve yaralanmaların ötesinde, büyük manevi kayıplara ve etkisi yıllarca sürecek acılara neden oluyor. Bu yüzdendir ki zorunlu nedenlere dayanmadıkça ve savunma amacı taşımadıkça meşru görülemez.

Son günlerin en önemli olayı da Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi. Putin bunun için kendince haklı gerekçeler uyduruyor, bizden birileri de iflah olmaz Rusya sevdası ve komünizm özlemi ile ona hak veriyor. Ancak bunların hiçbiri böyle bir saldırıyı meşru göstermez.

Bu süreçte, ABD’nin dürtüklemesiyle AB ülkelerinin de Ukrayna ardında hizalandıklarını gördük. Ancak açıkça ortaya çıktı ki hiçbir batı ülkesi Ukrayna’nın hatırı için savaşı göze alamaz, üç kuruş yardımla ve Rusya’ya dönük iktisadi yaptırımlarla bu işi geçiştirmekten öte bir tavır koyamaz. Bu sahnenin benzeri, 1938’lerde Hitler Almanya’sının Alman nüfusun çıkarlarını korumak bahanesiyle Çekoslavakya ve Polonya’nın bazı bölgelerini işgali sırasında da görmüştük. Avrupa ve ABD o zamanda bizzat kendileri saldırıya uğrayıncaya dek olan bitene seyirci kalmıştı.

Şimdi maddi kayıplar ötesinde büyük bir göç dramı ve mülteci sorunu yaşanıyor. Aynı Avrupa’nın Suriye savaşının mağduru mültecilere karşı tavrını görenler şimdi içten içe “Ooh olsun!” demekteler. Demem o ki Batı Dünyası, her zamanki gibi ikiyüzlülüğünü sergiledi. Ancak önce ABD’nin buyruğu ile Suriye kovanına çomak sokan, sonra da mülteciler konusundaki tavrı nedeniyle bizimkilerin bu konudaki tavrı da asla samimi değil. Evet Hıristiyan dünya bu konuda ikiyüzlü davrandı; ama Türkiye, Ürdün, Lübnan dışında Müslüman dünya, özellikle zengin Arap krallıkları ve emirlikleri de kendi soydaş ve dindaşlarına asla kucak açmadılar. Maddi külfetine dahi katlanmadılar.

Hükumetimiz, ilk günlerdeki kısa savrulma dışında bu olaya yaklaşımında belli bir tutarlılık sürdürmeyi başarabildi. Bu konudaki samimi arabuluculuk tavırlarını da desteklemeyi borç biliyoruz. Gerçek şu ki bu savaşın maddi yükü en çok bizi etkileyecek. Çünkü bizzat bu iktidar “Param var ki alıyorum.” Mantığı ile üretim yerine ithalatı destekledi. Kendi çiftçisinden esirgediği desteği, Rusya ve Ukrayna’nın çiftçisine verdi. Sayın Cumhurbaşkanı;” Ukrayna savaşı gösterdi ki üretemeyen, kendine yetmeyen ülkelerin hali yaman olur.” diyor. Bunu tarihler çağlardan beri yazıyor, biz yıllardan beri söylüyoruz da sayın Erdoğan yeni öğrenmiş. Yine de kazançlı sayılırız.

Gerçeğimiz şudur. İktidar kanadı, savunma sanayindeki yatırımları öve öve bitiremiyor. Hatta propagandayı Rusya’yı kışkırtacak düzeyde sürdürüyor. Savunma yatırımlarını sessiz ve derinden yapılması ön şartıyla biz e destekliyoruz. Ancak şu gerçeği asla unutmuyoruz. Karnı aç olan insan bir hiçtir. Türkiye toprağına mahkumdur. O topraklar, tohumla fideyle buluşturulmadıkça, köylümüz desteklenmedikçe, gençler tarıma yönlendirilmedikçe, tarım arazilerine beton döküldükçe bu ülke düze çıkamaz.

İktidar şimdi vatandaşlara Nasrettin Hoca misali;” Ölme eşeğim ölme, yaz gelecek, yonca bitecek.” diye tekerlemeler söylese de hepsi palavradır. Laf ile peynir gemisi yürümez.

ŞAHLANIŞ PARTİSİ olarak vatan sevgisinin toprakta başladığının, asıl kalkınmanın toprakta olacağının bilinciyle diyoruz ki…

” TARIM EN STRATEJİK SEKTÖRDÜR. EKMEK EN STRATEJİK ÜRÜNDÜR. İHA, SİHA, UÇAK, ANCAK BU ŞEKİLDE UÇAR.”

Savaşsız, huzur dolu bir memleket ve dünya temennisiyle; en kalbi, saygılarımızla…

MEHMET MAHMUT YILDIZ-ŞAHLANIŞ PARTİSİ GENEL BAŞKANI