Ana Sayfa Sür Manşet, Yazarlar 22.04.2022 1116 Görüntüleme

Suriyeliler ’in Örtülü İstilası

Küresel güçlerin yıllardır uğraştığı Türksüz bir Türkiye oluşturma çabası, geçici sığınmacı (!) veya mülteciler vasıtasıyla hayata geçirilmeye çalışılıyor. Ülkemizdeki yabancı nüfusu Suriyeliler ile başlayıp, Afganistan ve diğer bazı ülkelerden gelen sığınmacılarla devam eden kontrolsüz göç ile tehlikeli bir boyuta yükseldi. Türkiye’mizin sığınmacılar yoluyla sessiz işgaline karşı her Türk yetkilisinin ve Türk milletinin hassasiyetle yaklaşarak vatanının ve milletinin geleceğine sahip çıkması gerekir.

Siyasi Partiler, Türkiye’nin “Geçici koruma statüsü” ile kabul ettiği SURİYELİLER konusuna farklı pencerelerden bakmaktaysa da halk bu konunun egemenliğimizi tehdit ettiğini düşünmektedir. Bir parti Başkanı, “Düzensiz göçün istilaya dönüştüğünü” söylerken toplumun hissiyatını ifade etmişse de vatandaşlarımız, bu hassasiyetin sözde kalmayıp, eyleme dönüştüğünü görmek istiyor.

ABD, göç mühendisliğini, ülkeleri istikrarsızlaştırmak için kullanıyor. Esas olarak Suriyelileri Türkiye’ye süren siyasi ve askeri proje ABD’ye aittir. Türkiye’de ise çoğunluk, “Suriyelileri zalim Esat sürdü” diye ikna edilmişti![1]

Oysa Türkiye, ABD projesine katkı verdi ve Suriye’nin kuzeyinin boşaltılmasına, buradaki insanların Türkiye’ye sürülmesine yol açtı. Sürülenlerin topraklarında da ABD, PKK/PYD devletini kurdu.[2]

Hükümetin zaman zaman değişen “göndereceğiz-göndermeyeceğiz” şeklindeki farklı açıklamaları, kafalarımızı karıştırıp samimiyetleri konusunda şüpheye düşürüyor.

Zafer partisi Lideri Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ, kitabında “Türk Milletinin, 1071 ile 1922 arasındaki mücadele esnasında Anadolu’da varlığına ve hukukuna yönelik üç büyük tehditle karşılaşmıştığını.”[3] belirtmektedir.

  1. Birinci Tehdit; Haçlı Seferleri ve Türkleri Anadolu’dan İran platosuna sürmek hedefi olduğunu
  2. İkinci büyük tehdit; Osmanlı’nın Fetret Devri’ne girmesine neden olan 1402’deki Ankara Savaşı. (Eğer bu savaştan sonra birleşik bir Haçlı saldırısı düzenleyebilselerdi Türk milletinin sadece Rumeli’de değil, Anadolu’daki egemenliğinin de tehdit altına girecekti.)
  3. Üçüncü tehdit olarak 1918 Mondros Mütarekesi- Sevr Antlaşması ile ortaya çıkan durum.

Ümit Hoca’nın anlatımıyla, 1071 sonrasında yaşanan bu üç büyük tehditten sonra Türk milletinin Anadolu’daki milli kimlik, kültür ve egemenliğe yönelik en büyük dördüncü tehdidin, modern bir kavimler göçü şeklinde 2011-2019 arasında ülkemize gelen kayıtlı kayıtsız 5,3 milyon Suriyeli sığınmacıdan kaynaklandığı belirtilmektedir. M.S. 4. yüzyılda başlayan Kavimler Göç’ünün sebep olduğu olaylar anlatılarak, günümüze uyarılarda bulunmaktadır.

Orta Doğu ve Batı Asya’nın kavimleri Anadolu’nun Türk kimliğini 1000 sene sonra ortadan kaldıracak şekilde stratejik göç mühendisliği ile harekete geçirilmiş olduğunu anlatan Ümit Hoca’ya katılmamak mümkün mü?

Yıllardır ENSAR-MUHACİR masallarıyla Türk milleti uyutulmuş ve geleceğimizi tehdit eden sığınmacı veya mülteciler konusunda kendisine kurulan tezgaha sessiz kalmıştır. Ülkemize gelen yabancılar, suça eğilimli kişilikleriyle, kanun kural tanımazlıklarıyla, görgü ve kültür farklılıklarıyla, Türk kültürüne uyumsuzsuzluklarıyla sorun yarattıkları gibi, demografik yapımızı bozup, gelecekte çok daha önemli sorunlara sebep olma ihtimali nedeniyle, en makul yol ve yöntemlerle ülkelerine geri gönderilmeleri için gereken neyse vakit geçirilmeden yapılmalıdır. Belediye Başkanları uyarıyor, vatandaşlarımız feryat ediyor, aklı selim gerçekleri görüyor, ama bazıları hala lafı eveleyip geveliyor.

Her şey çok açık ortada, tereddüte gerek yok.  Küresel tezgahın stratejik planlamasıyla uygulamaya konulan demografik arındırma yöntemi geleceğimiz için önemli bir tehdit haline gelmiştir. Türk milletinin bekası için gerçekleri görmeli, yaşananların stratejik göç mühendisliği ürünü olduğunu, TÜRKSÜZ BİR TÜRKİYE için Suriye’den Türkiye’ye gerçekleşen göçün kalıcı olmasının hedeflendiğini unutmamak lazım.

Süheyl ÇOBANOĞLU

RUBASAM Bşk. V.

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb