Türkiye 2023 başı itibariyle seçim sath-ı mailine girdi. Belli ki seçin bir, iki ay kadar erkene alınacak ve Cumhurbaşkanının meclisi feshi yoluyla gerçekleşecek. Böyle olması da iyi bence; çünkü R. Tayyip Erdoğan’ın 3. Kez aday olup olamayacağı konusundaki tartışmalara gerek kalmayacak.

Koltuğu kaybetme korkusu ve ardından gelecek ek korkular o kadar zirve yaptı ki 2019 yılında koltuğu kaybetme pahasına hayır denen EYT konusunun çözümü için gerekli ilk adım atıldı, yasa bekleniyor. Asgari ücrete % 54 zam yapıldı. Memur ve emeklilerin ağzına da aynı oranda kıyak geçilmese ve yeterli görülmese de % 30’luk bir zamla bir parmak bal çalındı.

Uzaktan bakınca hoş şeyler; ama aslında hepsi içi boş şeyler. Pastanın büyüklüğü belli, bu pastaya 2.250.000 yeni ortak geldi. Asgari ücrete yapılan zam da aynı pastadan pay olduğuna göre ne olacak? Çalışanların pastadan alacaklar pay küçülecek.

AB ülkelerinde 4 çalışan bir emekliye denk gelirken bizde 1.84 çalışan dört emekliye bakmakta. Bu sürdürülebilir bir durum değil maalesef.

Çare pastanın büyümesi, aktif çalışan sayısının artması. Pasta nasıl büyüyecek, çalışan sayısı nasıl artacak peki. Maaş ödemeleri bu düzeyde olan bir ülke yatırıma para ayırabilir mi? Yatırım olmazsa istihdam artar mı? Elbette hayır.

Türkiye’de orta sınıf yok artık. Tüm çalışanlar ve emekliler asgari ücret düzeyinde yani yoklukta ve yoksullukta eşitlendi. Memlekette maaşla geçinenlerin en az %80’i asgari ücret düzeyinde kümelenecek şimdi. Bunların tümü, bu gelir düzeyi ile, bırakın yaşamayı, hayatta kalmaya çalışacak. Tarıma destek var mı, AR-GE çalışmalarına ayrılan kaynak var mı? Devede kulak.

O zaman ver coşkuyu betona… Memlekette orta sınıf kalmış gibi orta sınıfa konut desteği faslından 15 yıla kadar vadeyle ve 0.69’dan başlayan faizle 5 milyon lira kredi verileceği müjdeleniyor. Orta sınıfın gerekli peşinatı bulması, aylık taksitleri ödenmesi mümkün mü? Elbette değil. Bu, bal gibi müteahhit kurtarma projesi.

Savaş halindeki Rusya ve Ukrayna dahil, iktisadi yapısı bizim kadar bozuk tek komşumuz yok. Onların bizden fazla kaynağı yok; ama paraları bizden kat kat değerli… Neden mi böyle?

Çünkü onlar, bizim sahip olduğumuz bir nimetten(!) mahrumlar. Onların sırtında küfe ve o küfenin içinde de her şeyi bildiğini sanan bir reisleri, büyük bir ekonomistleri yok. Yani bizde toplumun önemli kesiminin halen varlığını nimet sandığı, saydığı böyle biri var ve maalesef bizim şansızlığımız, içinde bulunduğumuz durumun asıl nedeni de onun varlığı

Bu nedeni nasıl bertaraf edeceğiz peki? Elbette ki sandıkta… Ancak muhalefette halen bu enerji açığa çıkabilmiş değil. Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu, kendi seçmeninin bunu hoş karşılamayacağını bilmezmiş gibi birilerinin aklına uyuyor, AKP kadrolarını örnek almışçasına ABD’ye Londra’ya gidiyor. En önemli siyasi kozlarından Ekrem İmamoğlu’na bir tezgâh kurulması kuvvetle muhtemelken duruşma günü Almanya’da Adamını yalnız bırakıyor; sonra da İmamoğlu’nu yalnız bırakmayan Meral Akşener’e kızıyor. Toplum “Artık C.B adayınızı açıklayın,” diye dokuz doğururken muhalefet hâlâ ortada sıçan oynuyor.

Bu ortamda Ankara’da derin bir suikast gerçekleşiyor. Ülkü Ocakları genel başkanlığı yapmış genç bir akademisyen katlediliyor. İktidar ve onun eklentisi MHP’den tık yok. Elbette ve haklı olarak şüpheler uyanıyor zihinlerde? Bir suç örgütü lideri konuşuyor onların adına; topluma gözdağı vermeye kalkıyor.

Yıllardır toplam 100 kelimeyle konuşan ve 100 kelimesinin 80’i hakaret, kin ve nefret dolu olan MHP genel başkanı, bunları dile getirenlere; “Dillerini tüfek yaparak habire nefret ve nifak kusan hayasızlar…” diyor. Onun barış güvercini(!) yardımcılarından biri; “Susup sükût ettiysek; fitne kazanını kaynatan dönek, hain ve facirlerin ateşine odun taşınmasına engel olmak istediğimizdendir. Vakti geldiğinde Hazreti Ali’nin kılıcı Zülfikar olur; şer güruhunun zehir saçan dillerini kesip bozguncuların boynunu koparırız.” diyerek konuyu sorgulayanları tehdit ediyor.

MHP genel sekreteri olan zavallı zat, 12 yıl danışmanlığını yapan bu delikanlının katledilmesine dair ağzını açıp tek kelime edemiyor. Korkuyor ve duygularını telefon açanlara ağlayarak ifade ediyor.

Türkiye seçime böyle karmaşık ve puslu bir ortamda gidiyor maalesef. Tam kurtların sevdiği bir hava hakim vatan sathında. Evet bence de bu seçim memleket ve millet için önemli bir dönüm noktası olacak… Ya bugünkü denetimsiz tek kişinin her kişi olduğu yönetim biçimini değiştireceğiz ya da sandıkta toplu biçimde intihar edeceğiz…

İntihar dinimize göre en büyük günahlardandır değerli vatandaşlarım. Bunu sakın unutmayın.

MEHMET MAHMUT YILDIZ

ŞAHLANIŞ PARTİSİ KURUCU GENEL BAŞKANI VE HALEN GENEL BAŞKAN V.