11 ilde büyük bir yıkıma neden olan deprem, deprem sonrası yaşanan pek çok davranış hepimizi derinden yaraladı. Bu konuda çok şey söylendi, yazıldı yazılacak. Ancak bildiğim bir şey var ki toplumumuzda hele de yöneticilerimizde hakim olan ve insanın iradeli bir varlık olduğu, dolayısıyla davranışlarından sorumlu olduğu gerçeğini inkâr eden çarpıtılmış, gerçeklerden koparılmış, İslam’la bağı kalmamış KADERCİLİK anlayışı devam etikçe, yazılanlar havada kalacak, olan ölenlere, ölenlerin ardında boynu bükük kalanlara olacak.

Depremden sonra AFAD, İtfaiye, TTK gibi kurumlar dışında pek çok gönüllü de kişi ve kurum oradaki insanların yardımına koştu. 11 gün sonrasında bile enkazdan mucizeler çıkardılar. Bu ortamda bile ayrıştırıcı dil kullanan iktidar mensuplarına rağmen, ayrımsız biçimde canları pahasına mücadele eden bu insanların ellerinden, alınlarından öpüyorum.

Deprem sonrasında pek çok vatandaş bölgedeki insanlara farklı yollardan maddi yardım gönderdi. Onların hepsi başımızın tacı. Ancak iktidar organizasyonu ile tüm televizyonların ortak yayını ile düzenlenen yardım kampanyası üzerinde çok şey söylenmesi gerek. Burada bağışlandığı söylenen, ancak dekontunu görmeden yapıldığından emin olamayacağımız yardımlar gerçekten yardım mıydı?

Hadis olduğu rivayet edilen ve insanları infaka teşvik etmek amacı taşıyan bir ifade vardır. “Veren el alan elden hayırlıdır.”

Öyle midir sahi?  Bu söz her zaman geçerli midir? Hırsız bir zenginin veren eli, o soyduğu için yoksulluğa düşenin alan elinden daha mı hayırlıdır? Yıllardır toplanan milyarlarca dolar deprem vergisini, amacı dışında kullanan, on binlere mezar olan çürük binaları yenilemek yerine, çürük binalara denetimsiz imar affı getiren, oradan topladığı paraları da çarçur eden yöneticilerin yalanmaktan yağlanmış, öpülmekten kirlendikçe kirlenmiş elleri, enkaz altından uzanan ellerden daha mı hayırlıdır?

“Yardıma muhtaç insanlar yardımseverlerin eseridir.” Yol kenarında tanımadığınız yardıma muhtaç bir insan görür ve yardım edersiniz. Onun muhtaçlığının nedeni siz olmayabilirsiniz. Ancak yardıma muhtaç olan kişi yöneticisi olduğunuz ülkenin vatandaşı, yakınınız, komşunuz, çalışanınızsa onun muhtaçlığının sebebi sizsiniz ve böyle gösterişli kampanyalarla kendinizi aklayamaz, vicdanınızı rahatlatamazsınız.

Yardım kampanyasının en büyük bağışçısı Merkez Bankası başkanı kendini eleştirenlere şöyle cevap veriyor: “Milletin parasını millete vermekten doğal bir şey yoktur”

Benim paramı bana vermen yardım değildir. Sağ cebimden çaldığını çok azını sol cebime koymayı bana yardım diye yutturamazsınız! Yağma yok! Kamu bankaları, varlık fonuna bağlı kuruluşlar. Hiçbirinin sermayeleri üretimden kendi emeklerinden gelmiyor, tümü milletin mal varlığı. Bunlarınki de yardım değil.

Kampanyaya büyük rakamlarla katılan devletin sırtımıza yüklediği ihale zenginlerinin üstelik vergilerinden düşecekleri yardımlar, gerçekten yardım mıdır?

Daha da incelikli bakarsak “Sağ elin verdiğini sol elin görmemesi gerekirken” bir şova, reklam kampanyasına dönüştürülen bir şamatanın hükmü yardım mıdır?

Bu kampanyaya bağışta bulunanların en fazla dörtte biri gerçekten yardım etmiştir, gerisi kocaman bir yalandır.

“Kampanya masumdur,” diyelim. Mesele biter mi? Yardım bir sonuçtur. Sebepleri sorgulamadan, bu sonucun doğmasındaki vebalimizi kabul etmeden enkazı kaldırmak mıdır, depremin acılarını sarmak mıdır yardım? Devleti yönetmek bu kadar ucuz mudur? Devlet adamlığı çocuk oyuncağı mıdır?

Başta devletin, sonra hali vakti yerinde olanların görevi, toplumda yoksul insan bırakmamaktır. Yoksulların acıları üzerinden gösteriş yapmak değil.

Kibirli edalarla, tantanayla yaptığınız yardımlar sizi kurtarmaz. Kul hakkı yemekten kirlenmiş elleriniz, çaresizlikle size uzanan masumların ellerinden daha hayırlı değildir, verdikleriniz günahlarınızın kefareti değildir beyler.

Bu yıkımın, muhtaçlığın en büyük günahkârları sizlersiniz. İki cihanda da hükümlüsünüz.

MEHMET MAHMUT YILDIZ

ŞAHLANIŞ PARTİSİ KURUCU GENEL BAŞKANI VE GENEL BAŞKAN VEKİLİ