Ana Sayfa Sür Manşet, Yazarlar 16.06.2023 948 Görüntüleme
Mehmet Mahmut YILDIZ

ŞAHLANIŞ HAREKETİ GENEL BAŞKANI

İKTİDARIN YOLU DOĞRU OLANDAN MI UYGUN OLANDAN MI GEÇER

Siyasetin zemini insandır. Dolayısıyla siyaset kurumunun en iyi bilmesi gereken bilimler ise sosyoloji ve psikolojidir. “Siyaset yapacağım, iktidar olacağım, bu ülkeyi yöneteceğim.” yolunda bir iddiası olan insanların bu iki bilim dalını tüm ayrıntılarıyla bilmeleri gerekir.

Eskiler;” Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz.” derler. Bu söz, devlet yönetiminde LİYAKAT olarak yer bulması gereken bir kuralın özetidir aslında. Üreteceğiniz nesneye uygun olmayan malzeme seçerseniz olumlu sonuç alamazsınız. Bu, bürokraside görevlendirilecek eleman seçimi yanında, milletvekili seçimi ve cumhurbaşkanı seçiminde de gözetilmesi gereken bir kuraldır.

Bir seçim söz konusu ise öncelikle toplumun genel dokusuyla uyumlu bir aday belirlemeniz gerekir. Bu adayın doğru insan olması elbette önemlidir ve tercih sebebi olmalıdır; ancak kuralsızlığın, hoyratlığın, nobranlığın, torpilin, kul hakkı yemenin yaygın olduğu bir toplumun tercihi, doğru adam değil de kendine benzeyen yani kendi yaşam tarzına uygun adamdır. Son seçimlere buradan bakınca şöyle bir değerlendirme yapmak gerek.

Seçim sürecindeki bazı vaatleri temelsiz de olsa Kılıçdaroğlu için vicdanlı olan hiç kimse “Arsız, hırsız, yalancı, kaba, öfkeli” diyemez. Onun eğri adam olduğunu söylemek insafsızlık olur. Kılıçdaroğlu doğru adamdı; ama maalesef uygun adam değildi. Çünkü toplum ortalamasına benzemiyordu. Toplum, tercihini kendine benzeyen, kendi hayat tarzına uygun olan adamdan yana kullandı.

Aday belirlendikten sonra sıra yöntem belirlemeye gelir. Burada da aynı kural geçerlidir. Seçim süreci illa doğru yöntemle yürütülemez. Burada da uygun olan yöntem tercih edilmelidir. Millet ittifakı, oluşumundan itibaren aylar boyunca sistem eleştirisi ve yeni sisteme odaklandı. Bu elbette gerekliydi. Ülkenin en büyük sorunu haline gelen, frensiz BAŞKANLIK sistemi mutlaka değişmeli, parlamenter sisteme geçilmeliydi. Ancak bu hukuki ve akademik bir zeminde yapılmalıydı. Sistem eleştirisi ve yeni sistem inşası, toplum çoğunluğunun önüne konulacak, onun ilgisini çekecek bir konu değildi. Hindistan’ın kurucu lideri, büyük siyaset ve devlet adamı Mahatma Gandhi şöyle der:

“Aç insana, Tanrı bile ekmek suretinde görünür.” Aç insanın, muhtaç insanın sistem diye bir derdi olamaz. O hayatta kalması için gerekli olan asgari ihtiyaçlarını temin etmenin derdindedir. Onun önceliği ekmek, giysi, barınmadır. Eğitim, kültür, adalet, özgürlük; hatta sevgi ve saygı görmek gibi sosyal ihtiyaçlar ancak temel ihtiyaçlar giderildikten sonra bir ihtiyaç olarak kendini gösterir.

Bu iktidar 21 yıl boyunca bu ülkeyi genel olarak iyi yönetemedi; ama çok iyi becerdiği bir şey vardı. Dilenciliği, sadaka kültürünü yaygınlaştırmak. İnsanların büyük bölümünü muhtaç hale düşürmek ve haysiyetini çalmak. Bu yolla onu istediği biçimde yönlendirmek. 2022 sonu itibariyle sosyal yardım alan kişi sayısı 15 milyon. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının verilerine göre 2022 yılında 60 milyon kişi ekonomik ve sosyal yardım alabilmek için “Bütünleşik Sosyal Yardım Bilgi Sistemi”ne kayıt yaptırmış. 85 milyon vatandaşın 60 milyonu ekonomik ve sosyal yardım alabilmek için başvurmuş yani. Bu sayı 2014’te 30.5 milyon, 2021’de 57.5 milyon kişiydi. Kayıtlı hane sayısı da 2014’de 8 milyon iken 2021’de bu sayı 17.7 milyon olmuş. Bu kadar insan bırakın insanca yaşamayı, hayatta kalmak için devletin avucuna bakıyor ve siz onun huzurunda aylar boyunca sistem de sistem diyerek siyaset yaptığınızı sanıyorsunuz. Sistem karın doyurmaz efendiler! Bu insanlar ellerindekini kaybetme korkusuyla tutundukları dala sımsıkı sarıldılar.

Seçim öncesinde Millet İttifakı bileşenlerinden Meral Akşener, Erdoğan’a hitaben; “Sen gideceksin. Yerine özgürlük, adalet ve demokrasi gelecek.” diyordu. Söylediği doğruydu belki; ancak saydığı yüce değerler, yoksul toplumun önceliği değildi ki. Konu uygun siyaset izlemek ise; “Sen gideceksin; yerine ucuz gıda, ucuz mazot, ucuz elektrik, ucuz yakacak gelecek.” demesi gerekirdi. Çünkü bunlar toplumun acil ihtiyaçlar listesinin en başında olan değerlerdir.

Seçim stratejisindeki tek hata bu değildi elbet. Millet İttifakı’nın en zayıf ayaklarından biri medya ayağı, yani vaat ve düşüncelerini toplumla buluşturmadaki zafiyetiydi. Millet ittifakının, asgari geçime ilişkin vaatleri elbette vardı. Ancak bunlar vatandaşa ulaşmadı ki? Seçim sürecinde iktidar pek çok olumlu düzenlemeyi muhalefetin, özellikle Kılıçdaroğlu’nun zoruyla yaptı aslında. Ama vatandaşın %85-90 oranında izlediği TV kanallarının hiçbirinde Kılıçdaroğlu’nun adı geçmedi. Bunlar Erdoğan’ın lütufları olarak kazındı yoksulların hafızasına.

Millet ittifakı liderler düzeyinde asgari bir uyum sağlamayı başardı; ancak bu uyumun tabanda yani seçmende ne kadar karşılık bulduğu tartışılır. Liderler, özellikle Kılıçdaroğlu, Akşener ve Karamollaoğlu meydanlarda çok çalıştılar; ama ekipleri onlara ayak uyduramadı. Seçmen kütükleri kontrol edilemedi, ne kadar yabancı seçmen var, mükerrer seçmen var belirlenemedi. Seçim sandıklarına yeteri kadar ilgi gösterilemedi.

Seçimin ardından kaybeden kesim, bitmiş maçın ardından ahkâm kesen futbol yorumcuları gibi, seçim kampanyasının adil olmayışından, seçmen kütüklerinden, medyanın adaletsizliğinden dem vuruyor şimdi. İyi de bunları bilinmeyen şeyler değildi ki. Siz bunları bilerek girdiniz seçime. Bu mızmızlanmalarınız, kendinizi avutmaya yarasa da sonuca etkisi sıfır.

Kaybeden kesimin öfkesini en çok çeken siyasi figür Süleyman Soylu’ydu bence… Öfkeli, aşağılayıcı ve kışkırtıcı bir dil kullandı süreçte… Şımarık çocuklar gibi sık sık;” Oooohhh, oohhh!” çekti. İyi de kaybedenlerin tabanının da nefret objeleri Soylu’dan pek farkları yoktu ki… Maden katliam sahaları, Soma, Amasra’daki, deprem bölgesindeki oy oranlarını paylaşarak alenen; “Oh olsun’” diyen; en azından aklından geçirenlerin sayısı binlerceydi. Seçim sonrasında Erdoğan trenden attıklarına sığınmak zorunda kaldı. Faiz lobilerinin adamlarını getirdi dümenin başına. Elbette zamlar yağıyor üstümüze. Ancak kendini hiç sorgulamayan; yıllardır seçmenle cenk etmekten vazgeçmeyen, ona her fırsatta beyinsiz muamelesi çekenler şimdi de zamlardan şikâyet eden seçmene oh çekerek yüreklerini soğutuyor; Erdoğan ve ekibinin yeni zaferlerine zemin hazırlıyorlar.

Yılların emekçisi ve sivil toplum kuruluşlarında görev yapan ve bu toplumu naçizane tanıyan biri olarak Millet İttifakı camiasının geneline şunu söylemek zorundayım.

“Bu seçimi kaybettiniz, çünkü vatandaşın kulağına ulaşamadınız, yüreğine dokunamadınız. Liderlerinizin el uzatma çabasına karşın siz yumruk sıktınız. ‘Neden bize oy vermiyorsun, sebebini öğrenebilir miyim?’ diyerek kendinizi sorgulamak yerine; ‘Neden Cumhur İttifakına oy veriyorsun?’ diyerek muhalif seçmeni yargıladınız. Kötü adamları eleştirdiniz; ama kötülükte onlardan geri kalmadınız. Bilin ki oy verdiğiniz partilerin liderleri değişse bile siz değişmedikçe sonuç değişmeyecektir.”

Son olarak ne iktidarın ne de muhalefet partilerinin bu ülkenin, milletin derdine çare olacak niyet ve dirayette olmadıklarını belirtmek isterim. Bu açmazdan ancak mevcut siyasi partilerden umudu kesip yeni bir anlayışı temsil eden DAYANIŞMACI TOPLUMCU siyasetin temsilcisi ŞAHLANIŞ PARTİSİ ile kol kola girerek çıkabiliriz.

Biz, bu sorumluluğu üstlenmeye hazırız. Siz de var mısınız?

EN KALBİ SAYGILARIMLA

MEHMET MAHMUT YILDIZ

ŞAHLANIŞ PARTİSİ KURUCUSU ve YÜKSEK İSTİŞARE KURULU BAŞKANI

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb