Ana Sayfa Sür Manşet, Yazarlar 18.10.2024 55 Görüntüleme

BALKAN SAVAŞLARI- 2

Doksan üç harbi diye bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus harbi sonunda imzalanan Berlin Antlaşması’yla, Osmanlı Devleti, Balkanlarda önemli miktarda toprak kaybına uğramış ve Balkan kavimleri için büyük tavizler verilmişti. Osmanlı topraklarında gözü olup elde ettikleriyle yetinmeyen bazı ülkeler ise daha fazlasını almak arzularından vazgeçmiş değildi.

Kırım Harbinden sonra 30. Mart.1856’da imzalanan Paris Antlaşmasını bozacak yeni bir antlaşmanın (Ayastefanos Antlaşması) kabulüne İngiltere karşı çıkmıştı. Bu görüşü Almanya, Avusturya, Fransa ve İtalya da kabul etmişti. Doğu Trakya’da Rus askerlerinin ve Marmara’da Rus donanmasının bulunmasından doğacak tehlikeler nedeniyle Ayastefanos Antlaşmasının değiştirilerek yenilenmesi maksadıyla Rusya’yı Berlin Antlaşmasına zorlamışlardı.

1878 tarihli Berlin Antlaşması’nda umduğunu bulamayan Bulgaristan 1908 yılında bağımsızlığını kazandıktan sonra Balkanlarda etkin bir politika izlemeye başlamıştı.

Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun yine 1908 yılında Bosna-Hersek’i ilhak etmesi ise Sırbistan’ı aynı yönde bir politika izlemeye itti.

Uzun yıllar boyunca Rusya’nın Osmanlı coğrafyasındaki hakimiyetine razı olmayan İngiltere, 1908 yılında Estonya’nın Başkenti Reval (Talin)’de Rusya’yla gizli bir anlaşma yaparak İstanbul ve Boğazlar üzerindeki talepleri konusunda serbest bıraktı.

Devlet en buhranlı günlerini yaşıyordu. 29.Eylül.1911’de başlayan Trablusgarp Savaşı sonunda 18.EKİM.1912’de İtalyanlarla imzalanan UŞİ Antlaşmasıyla Trablusgarp ve On iki Ada’nın İtalya’ya bırakılmasıyla Osmanlı’nın eski gücü ve otoritesini kaybettiği anlaşıldığı için bundan yararlanılmak isteniyordu.

İkinci Abdülhamid Han’ın Balkan ülkelerinin birleşmesini önlemek için tahrik ettiği kilise ihtilafı, 1911’de çıkarılan ittihad-ı anasır kanunuyla halledildi. Bu durum ise, Bulgaristan ve Yunanistan’ın arasındaki ihtilafı çözdüğü için, şimdi her ikisi için de ortak düşman, Osmanlı Devleti olmuştu.

Rusya’nın savaş olmayacağı konusunda Osmanlı Hariciye Nazırı Gabriel Noradunkyan Efendi’ye verdiği teminata güvenerek Osmanlı Rumeli’deki 120 tabur (70.000) eğitimli askerini tasarruf ve yaş haddi nedeniyle terhis etmiş ve bazı birlikleri Trakya ve Makedonya’dan uzak olan Trablusgarp savaşına ve isyan nedeniyle 35 tabur Yemen’e[1] gönderilmişti. Oniki Ada’yı işgal eden İtalyanların bir çıkarmasına karşı Selanik ve İstanbul ordularından bir kısım birliklerin İzmir bölgesine kaydırılması Balkan ordularının büyük ölçüde zayıflamasına sebep olmuştu.

Bu gelişmeler sonucunda Trablusgarp Savaşında Osmanlı’nın zayıf kalmasından da cesaret alarak Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlardaki varlığına son vermek isteyen Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ, Türkleri Balkanlardan atmak üzere Rusya’nın aracılığıyla aralarında anlaştılar.

Yunanistan ve Karadağ hükümetleri Babıali’ye ortak bir nota vererek Osmanlı Hükümetinden üç gün içinde eski Sırbistan, Makedonya, Arnavutluk ve Girit’e muhtariyet verilmesini istediler. Sürenin bitiminde isteklerini tekrarlayarak yeniden üç günlük süre tanıyan Balkan devletleri Batılı devletlere de ortak nota vererek İstedikleri kabul edilmediği takdirde silahla kabul ettireceklerini bildirdiler.

Nihayet 8 Ekim 1912’de Karadağ’ın Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmesiyle Balkan savaşlarının birinci safhası başlamış oldu. Diğer müttefikler de 13 Ekim’de ortak bir nota vererek Rumeli’nin milliyet esasına göre muhtar idarelere ayrılmasını istediler. Babıali buna cevap vermediği gibi sınırlarına tecavüz eden Sırbistan ve Bulgaristan elçilerinin pasaportlarını ellerine verdi (13 Ekim 1912). Ertesi gün bu iki devlet de Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti. Arkasından Yunanistan da bir nota vererek onlara katıldı.

Balkan Savaşında uğranılan yenilgi Osmanlı Devleti’nin daha önce uğradığı yenilgilerden daha önemli bir özellik göstermektedir. Sınırların genişliği ve coğrafî konum nedeniyle daha önceki yenilgiler de Osmanlı Devleti’ni küçültmüştür. Ancak Rumeli’deki yenilgi, Türklere soykırım yapılarak vatanımızın elimizden çıkmasına yol açmış ve Anadolu’nun da durumunu tehlikeye açık hale getirmiştir.

Süheyl ÇOBANOĞLU

RUBASAM Başkanı

KAYNAK…………:

(1)   Ölüm ve Sürgün………….Prof.Justin Mc.Carthy

(2)   Harp Tarihi…………………S.Erden AKARGÜN(E.Kur.Alb.)

(3)   Siyasi tarih………………….Doç.Dr.Veli YILMAZ

[1] 1911 YEMEN İSYANI, Osmanlı İmparatorluğu ile İmam Yahya’nın önderlik ettiği Kuzey Yemen’deki isyanıdır. Osmanlı İmparatorluğu ile Kuzey Yemen’deki Zeydi kabileleri arasında 1538 yılında başlayan ve 9 Ekim 1911 tarihinde Da’an Mukavelesi’nın imzalanmasıyla sona eren bir dizi çatışmadır.

 

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb