Ana Sayfa Sür Manşet, Yazarlar 22.11.2024 41 Görüntüleme

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE

25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” vesilesi ile kadına yönelik şiddetin son bulduğu, insanlık aleminin en az yarısını teşkil eden kadınların sosyal, hukuki, siyasi ve ekonomik her alanda eşit hak ve özgürlüğe sahip olduğu ve cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir dünya temenni ediyorum.

Her ne kadar Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü; 1999 yılında kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık oluşturmak amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu kararı ile ilan edilmişse de halen Türkiye’de ve Dünyada cinayetle sonuçlanan ve toplumsal bir yara haline gelmiş olan çok acı örnekleri görmekten dolayı üzülüyoruz. Ülkemizde son yıllarda sağlık personeline, okulda öğretmenlere, trafikte, iş hayatında, sosyal hayatta, komşular arasında, kısacası hayatın her alanında genel olarak şiddet eğilimi artmaktadır. Her gün haber ajanslarında çok yüksek oranda kadına, çocuğa, sağlık personeline, hayvana şiddet haberleri izliyoruz. Bu konu giderek artan toplumsal bir travmaya dönüşmüş durumda.

Her makam sahibi lafa gelince “şiddetin kabul edilemez olduğunu” belirtmekte ve “sıfır tolerans” anlayışıyla yaklaştıklarını söylese de toplumda oluşan “CEZASIZLIK ALGISI” şiddet eğilimde olanlara cesaret vermektedir.

KADINA ŞİDDET SORUNU salgın bir hastalık gibi toplumu sarmış olup, her alanda, kadın, çocuk, yaşlı, genç fark etmeksizin süratle yayılmaktadır.

“Kadın cinayetleri” ile “kadınların şüpheli ölümlerine” ilişkin raporlar hazırlayan “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” verilerine göre, Türkiye’de 2017 ile 2023 yılları arasında “şüpheli kadın ölümleri” yüzde 82 artış gösterdi.  Türkiye’de 2010 yılı ile 2024 yılının Ekim ayı arasında erkekler tarafından gerçekleştirilmiş 4.255 kadın cinayeti yaşandı. 1.441’i şüpheli olmak üzere ve 2010’dan bu yana gerçekleştirilen kadın cinayetleri ile birlikte toplamda 5.696 kadın hayatını kaybetti. 2024 yılının başından Ekim ayına kadar 296 kadın cinayeti işlenirken, bu 10 aylık süreçte ise toplamda 184 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu.[1]

Şiddet vakalarını incelediğimizde; cinsel taciz, tecavüz, seks işçiliğine zorlama, fiziki şiddet amaçlı saldırı, işkence ve nihayetinde de cinayetle karşılaşmaktayız.

Bugüne kadar ‘aşk cinayeti’, ‘töre cinayeti’, ‘kıskançlık cinayeti’ başlıklarıyla medyada yer alan şiddet haberleri sanki saldırgana veya katile örtülü olarak masumiyet sağlanıyor intibaı yaratmaktadır.

Kayıtlara kadınların yüksekten düşerek ölümlerinde görülen artış oranlarına baktığımızda bunların intihar değil, katil veya saldırgan tarafından yüksek atılmak suretiyle cinayet işlendiği çok açık görülmektedir. Ama ‘intihar’ denilerek dosyanın kapatılması, adli makamlarca soruşturmaya gerek görmemesi de şiddet sorununun önlenememesinde önemli bir engeldir.  Herhangi bir yaptırım uygulanmaması saldırgana veya katile cesaret vermekte ve şiddet önlenememektedir.

Bazı çevrelerin baskısıyla Türkiye ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi kadın güvenliğine darbe vurmuştu.

Şimdi buna ek olarak “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu” sulandırma girişimleri dikkat çekiyor.

Avukat Uysal tarafından yapılan açıklamada, 6284 sayılı kanun gereği hâkim tarafından verilen önleyici tedbir kararlarının (koruma kararı gibi) ihlâlinde “zorlama hapis cezası” verilebilirken, zorlama hapis cezasına itirazın yolunun açılmaya çalışıldığı, böylece “tolerans göstererek” başka kadınların hayatını tehlikeye atıldığı belirtilmektedir.

Sürekli ekranlara yansıyan şiddet, taciz ve tecavüz vakalarından sonra saldırganın, “tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı” açıklaması kamu vicdanını yaralamaktadır.

Kadınların hayatına mal olan CEZASIZLIĞIN, başka kadınların da hayatını tehlikeye attığı ve adeta teşvik edici bir rol oynadığını düşünüyorum. Bu sorunun çözümüne katkı sağlamak amacıyla,

  • Şiddete yönelik suçlarda CEZA ORANLARININ ARTTIRILMASINI,
  • İyi hal, infaz kanunu vs. gibi sebeplerle CEZADA İNDİRİM YAPILMAMASINI,
  • Şiddetin önlenmesi için toplumsal EĞİTİM SEFERBERLİĞİ ilan edilmesini,
  • Aynı şekilde, kolluk kuvvetlerinin ve adli makamların da bu konuda daha hassas olmaları için bilinçlendirilmesini,
  • EVDE, OKULDA, CAMİDE, KIŞLADA bu konuda eğitici önlemlerin alınmasını
  • TÜM YAYIN organlarında şiddetle mücadele konusuna yer verilmesi, tüm televizyonların özellikle akşam yoğun olarak izlendiği 17.00-24.00 saatleri arasında her akşam, Örneğin “her saat başı 5’er dakika” olmak üzere eğitici yayınlar yapılmasının sağlanması ve
  • Akla gelebilecek yasal tüm önlemlerin alınarak bu ilkelliğin hayatımızdan çıkarılmasını yetkililerden bekliyoruz.

Süheyl ÇOBANOĞLU

RUBASAM Başkanı

[1] https://tr.euronews.com/2024/10/08/turkiyede-son-yedi-yilda-supheli-kadin-olumleri-yuzde-82-artti

 

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb