Ana Sayfa Yazarlar 11.01.2019 1326 Görüntüleme

2019’a BAŞLARKEN

Bulunduğumuz coğrafyada yaşamanın ağır bir bedeli olduğu bilinciyle 2019’a merhaba dedik. Güneyimizde ABD tarafından PKK’nın Suriye uzantısı PYD/YPG’ye verdiği 20.000 TIR dolusu silah, mühimmat, araç ve malzeme ile beslediği teröristlerin varlığı can sıkıcı. Türkiye’ye karşı korumaya aldığı teröristler, sözde müttefikimizle ciddi bir sorun haline geldi. Suriye’de Menbiç’e ve Fırat’ın doğusuna yapılması planlanan askeri operasyon, ABD’nin ikircikli tutumu nedeniyle şimdilik beklemede… Güneyimizde Akdeniz’e açılması düşünülen “terör koridoru” için küresel güçlerin şeytani hesaplarının olduğunu biliyoruz.

Akdeniz’de egemenlik mücadeleleri, Ege’de Yunan oldu-bittileri ile işgal ettiği basında yer alan 18 adamızla birlikte, Yunanistan tarafından ABD’ye verilen üsler de kurulmakta olan yeni bir kumpasın alt yapısı…

Avrupa’nın 100 yıllık ihtiyacını karşılayacak büyüklükte olduğu söylenen, Kıbrıs’ın çevresinde varlığı saptanan petrol ve doğalgaz rezervleri Akdeniz’in sularının daha da ısınmasına yol açacaktır.

İsrail’in Yunanistan, G. Kıbrıs Rum Yönetimi, Balkan ülkeleri ve hatta Gürcistan ile yaptığı askeri anlaşmalarla Türkiye’yi kıskaca alarak etkisizleştirme çalışmaları, Akdeniz’i bir “Batı Gölü”ne dönüştürenlerle elele vererek bir enerji terminali oluşturma çabaları, Ortadoğu’da dengeleri altüst edecek jeopolitik sarsıntıların yaşanmasına neden olacaktır.   Akdeniz’in derinliklerindeki bu muazzam servet, gelecek günlerin en sıcak konusu olacaktır. Kendilerini Kıbrıs’ın tek sahibi olarak gören Rumlar, Kıbrıs ve “Doğu Akdeniz münhasır ekonomik Bölgeler” sorun yaratmaya devam edeceklerdir. (1)

Yurt içinde ise, 24 Haziran 2018 seçimlerinden sonra bozulan ekonomik yapı ve alt üst olan piyasalarla, kısa sürede yükselen döviz kurlarının şoklarıyla baş etmeye çalışıyoruz. Önümüzdeki yerel seçimler nedeniyle her ne kadar piyasalar baskı altına alınmaya çalışılsa da, herkes 30 Mart sonrası için ekonominin durumundan derin bir endişe duyuyor. Buna bağlı olarak işten çıkarmaların artacağı ve işsizliğin 2019’da önemli bir sorun olarak karşımızda yer alacağını unutmayalım.

Bu şartlarda 2019 yılı Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Samsun’a çıkışının ve Kurtuluş Savaşını başlatmasının 100.ncü yılını kutlayacağız.  O günün şartları ve ihtiva ettiği anlam ve önemi çok iyi değerlendirerek ve emperyal güçlerin Sevr’de elde edemediği sonuçları hayata geçirmekten vazgeçmediği unutulmamalıdır.

Birileri İsrail – ABD projesinin taşeronluğunu yaparak 30 yıldır bu ülkede cinayetler işlerken, Karadeniz’de de kendilerine sakallı-cüppeli din adamı görüntüsü veren birtakım hainler,  başka bir bölücülüğün bayraktarlığını yapmaktadırlar. İslamcı geçinen, din tüccarlığı ve ümmetçilik yapan, siyasal İslamcılık yapan, cemaat-tarikat kisvesiyle TÜRK’e, TÜRK’lüğe, ATATÜRK’e saldıranların kime hizmet ettiklerini sorgulamak lazım.

İçimizdeki örümcek kafalılara ve hainlere rağmen Türk milletinin kanıyla, canıyla bedelini ödediği Lozan’ın bir zafer olduğunu elbette biliyoruz. Anlaşmayı imzalandıktan sonra, İsmet Paşanın yanındakilere 100 yıl kazandık demesinin sebeplerini de biliyoruz. Ülkemizde Lozan’ı tartışmaya açanların, Sevr antlaşmasıyla bugünkü vatan topraklarımızın dahi elimizden alınarak, gasp edilmek istendiğini unutmasınlar. M. Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşları zamanın Türkleri Anadolu’dan söküp atmak isteyen Avrupa’nın Büyük Devletlerine (emperyalistlere) 30 Ağustos 1922’de hak ettikleri cevabı vermişti.

Anadolu’da Türklere soykırım yaptığını gizleyen Yunanistan, Ermenileri taklit ederek, 2019 ‘u “SÖZDE PONTUS SOYKIRIMI YILI”   ilan ettiler.

Ege’de gasp ettiği 18 ada yetmedi şimdi de Karadeniz bölgesinde saçma sapan taleplerle aleyhimizde yeni bir iftira kampanyası başlattılar. Kendileri Balkanlar’da Türk ve Müslümanlara 200 yıldır sürekli yapılan asimilasyon, sürgün ve soykırım politikalarıyla sabıkalıyken, kimsenin asil Türk milletini asılsız iddialarla suçlamaya hakkı olmadığını bir kere daha haykırıyorum…

Komünist Bulgaristan’ın asimilasyon politikalarıyla eritemediği Türkler’in zorla göç ettirilmesinin üzerinden 30 Yıl geçmiş. 500 yıllık evlerinden, köylerinden, işlerinden, bağ-bahçe-tarla ve topraklarından yani vatanlarından koparılan yüzbinlerce insan halen o günlerin acı hatıralarını yaşamaktadır. Bu insanlık dramının kurbanlarını ve mağdurlarını anmak ve gelecekte bir daha yaşanmaması için yıl içinde çeşitli etkinliklerle kınayacağız.

Balkanlarda yaşanan asimilasyon, sürgün ve etnik temizlik politikalarının bugün Ortadoğu’da ve özellikle Suriye’de uygulandığına şahit olmaktayız. Küresel güçlerin çıkarlarının bölge halklarına daima kan ve gözyaşı getirmesine rağmen, sözde din kardeşimiz olan Müslüman ülkelerin ahlaksızca Siyonist ve Hristiyan devletlerle işbirliği yapmaktan vazgeçmemeleri kabul edilebilir bir şey değildir. Türk düşmanlığı yapmaktan vazgeçmeyen Müslüman ülkelerin gerçek bir Müslüman gibi davranabileceğini de zannetmiyorum.

Rusya’yla aramız düzelirken, PKK’nın Suriye kolu PYD’ye silah yardımı yapan ABD ile ilişkilerimizin gerildiği, tüm dünyada en kanlı ve en vahşi terör eylemlerinin yapıldığı, kan ve gözyaşının hiç durmadığı geçen yıldan sonra 2019 için her şeye rağmen umutlu olmak istiyoruz.

Her türlü, cepheleşmenin, bölünmenin, ötekileştirmenin bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük olacağını, bizi biz yapan milli değerlerimizi törpülemenin kimseye faydasının olmayacağını unutmamalıyız. Eğer bugün Bölücü PKK, radikal İslamcı IŞİD, küresel maşa FETÖ, aşırı sol DHKPC vs. gibi örgütlerin açıktan ve sözde müttefiklerimizin bunlarla sinsi işbirliğine rağmen ayakta durabiliyorsak, M. Kemal ATATÜRK ve arkadaşlarının Cumhuriyetimizi sağlam temeller üzerinde kurmalarına borçluyuz. Geleceğimizi heba etmemek için çağdışı ve boş hevesler değil, ATATÜRK’ün ilke ve inkılapları bize yeter de artar bile…

Süheyl ÇOBANOĞLU

RUBASAM Bşk.V.

Yorumlar

İlginizi çekebilir

GRAND TÜRK

GRAND TÜRK

Tema Tasarım | AnatoliaWeb