Bengü Efsen yönetimindeki Bengü Efsen Dostluk Barış Kültür ve Sanat Derneği, İz Bırakanlar isimli konseriyle, yüreklerde iz bıraktı.Bengü Efsen yönetimindeki Bengü Efsen Dostluk Barış Kültür ve Sanat Derneği, İz Bırakanlar isimli konseriyle, yüreklerde iz bıraktı. 4 Mayıs cumartesi akşamı Anadoluhisarı Ahmet Mithat Efendi Kültür Merkezi’nde gerçekleşen konser, 60-70 ve 80’li yılların unutulmaz, iz bırakan şarkılarını kendi icrasında, izleyenlerin beğenisine sundu.Bengü Efsen konserlerinin ayırıcı özelliği
Bengü Efsen konserlerinin ayırıcı özelliği, konservatuar mezunu ve keman eğitmeni olan şef Bengü Efsen’in küçük yaşlarından itibaren keman öğretmeye başladığı çocukların, yıllar içinde oluşturdukları Gençlik Orkestrası’yla Bengü Efsen Dostluk, Barış Kültür ve Sanat Derneği’nin konserlerinde profesyonel sazlar ile birlikte sahneye çıkıyor olmaları. İşte zamanının keman öğrenmeye başlayan bu küçük öğrencileri yıllar içinde o kemanlarıyla birlikte büyüdüler ve içlerinden kimisi şu anda ya konservatuar okuyor, ya da üniversitelerin farklı bölümlerinde eğitimler alıyorlar… Beykoz’un ilk ve şu anda tek senfoni orkestrası konumunda bulunan bu topluluk, geriden gelen minik kemancılara da örnek oluşturuyor.
İz Bırakanlar Konseri’nin ilk bölümü, işte alkışlanmayı ziyadesiyle hak eden bu Gençlik Orkestrası’nın birinci kemanlarının zaman zaman sesleriyle de eşlik ettikleri unutulmaz parçalarından oluştu.Ra, Ra, Rasputin!
Zamanının sevilen, ünlü grubu Boney M’den dinlediğimiz o ünlü Rasputin şarkısını konsere giriş parçası olarak koca bir orkestradan dinlemek tüyler ürperticiydi doğrusu! Şef Bengü Efsen ve birinci kemanlar, bu unutulmaz esere sesleriyle de hayat verdiler. Bir zamanların “aşk makinası” ünlü “şifacı” Rasputin hangi kadınları mutlu etti bilinmez ama onun ardından yazılan bu parçanın o güzel ezgilerinin yıllardır bizleri mutlu ettiği ve anılarımızda çok güzel bir yeri olduğu kesin!
Konsere girişte bu parçanın seçilmiş olması, gerçekten büyük isabet olmuş! Diken diken olan tüylerimiz şahittir; tebrikler!Cem Karacalar, Esmeray’lar, Ajda Pekkan’lar, Sabahattin Ali’ler, Edip Akbayram’lar, Gülden Karaböcek’ler…
Türk Pop Müziği’nin tarihine yolculuk yapılır da, Cem Karaca, Sabahattin Ali, Esmeray, Ajda Pekkan, Hümeyra, Edip Akbayram ve daha niceleri anılmaz mı… Ne güzeldir o zamanın şarkıları, ne güzeldir o sesler… Ne güzeldir o ezgiler ve ne güzeldir o besteler. Dile pelesenk olur “unutma beni, unutama beni”ler; karşılıksız aşk mağduru o tamirci çırağının “zavallı” aşkına içten içe üzülür, arabasına binip yitip giden o zengin, şımarık kıza ise içten içe nasıl içerleriz hâlâ! “İşçisin sen işçi kal” dedikçe Karaca’nın o eşsiz sesiyle, işçi sınıfına dahil olasımız gelir, sarıp sarmalamak isteriz tüm emekçileri şefkatle…
“Söyle, buldun mu aradığın aşkı, yoksa mutsuz musun sen yine?” diye hesap soran eski sevgilinin serzenişleriyle hislenen yüreğimiz, “bize de bir gün kader güler inşallah” umuduyla bir nebze de olsun feraha ererken, demir alma günü gelmiş olup da meçhule giden o sevgilileri hatırladıkça, tekrar bir melankoliye dalıveririz. Ulaşılamadıkça değeri daha artan bir sevgilinin hasretiyle gönlü yanıp da Karadeniz’in hırçın sularına selâm gönderenlerin başlarının öne eğilmediklerini gördükçe güçlenir, her ne olursa olsun seveceğimize and içeriz. Gözünüzde canlanmıştır artık koskoca bir mazi, sevgilimiz bir yerde biz bir yerdeyizdir ve efkârımız birikmiştir, taşar içimizden. Sitemlerimiz kâr etmeyince kaderimize, umudumuz sadece dilek taşına kalmıştır arık. Fesuphanallah! Kim demiş, “her şey bitmiştir” artık diye? Bir “ceviz ağacı”nın dallarında tüm gözlerden uzak da olsa, yaşanmaz mı aşk; mavi gözlü o devin yaşadığı gibi? “Aynalar” lânet ettirse de, söyletse de bizi yılların iz bırakan çizgilerine, “çok yorgunum kaptan” deyivermek geçse de içimizden yılgınlıkla, “dağlar, ah o dağlar” yol verecektir bize bir gün… O limana çıkaracak bizi ilahi bir kaptan ve kavuşturacak o çok sevilen sevgiliye ruz-ı mahşerde de olsa… Asla pes etmek yok! Hey canım, rina nay rina rina nay!İşte böylesi bir akşamdı o akşam… Her duyguyu yaşadık
İşte böylesi bir geceydi Bengü Efsen Dostluk Barış Kültür ve Sanat Derneği’nin İz Bırakanlar isimli konseri. Daha nice duygular canlandı dinleyenlerinin belleğinde o akşam.
Genelde zordur insan olmak ama insan olmanın güzelliğini derinden hissettiğimiz nadir anlar da yaşarız. İşte o zaman, “şükür” deriz, “çok şükür, ben yaratılmışların en şereflisiyim”… Sevgidir bunu hissettiren, aşktır, merhamettir, özlemdir çünkü bağrında kavuşmayı barındırır, insan sevgisidir, şefkattir börtü böceğe, memlekete olan sevdadır… Ve tüm bunları bizlerin yüzüne çarpan şey ise sanattır. Bundandır sanatın kutsallığı. Zira sanat, Allah’ın biz insanlara kendimizi fark etmemiz için bahşettiği ilahi bir üretme yeteneğidir. İliklerimize kadar “sen insansın” diye haykırır bize sanat: sen ilahi varlığın Yer’deki tezahürüsün. Sen Yaradan’ın en mucize eserlerinden birisin.” Bundandır, “sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş gibidir” demiş olması Ata’nın. O bilmez mi hiç? Zira sanat, insan tekamülünün zorunluluklarından biridir. Kendimizi bilmemiz, kıymetimizi hissetmemiz için gerekli olandır sanat.Selâm olsun!
O nedenle, bizde yüce duygular uyandıran tüm sanat emektarlarına selâm olsun! Selâm olsun, tüm cefasına rağmen sanat aşkıyla kendilerini yoğurup bizlere yüce duyguları aşılamak için mücadele edenlere! Selam olsun enstrümanın her ezgisine, onu çıkaran ele, notalara ses veren insan sesine… Selâm olsun, sanat dostlarına, sanatın yolunu açanlara, ona kol kanat gerenlere!
Selam olsun 4 mayıs akşamı, bizlere o güzel geceyi yaşatan Bengü Efsen Dostluk ve Barış Korosu’na, Dostluk ve Barış Orkestrası’na ve kendilerine eşlik eden profesyonel saz ekibine!
Selam olsun, takdir edip konseri izlemeye gelen tüm güzel yüreklere!
Yorum Haber&Foto: Arzu Başlantı