Ana Sayfa Sür Manşet, Yazarlar 16.04.2021 1284 Görüntüleme

MİLLİ ŞEHİT KAYMAKAM KEMAL BEY

Ermenilerin iftiraları ve İşgal güçlerinin isteğiyle, Nemrut Mustafa Paşa divanı kararı sonucu, 10.Nisan.1919’da idam edilen Boğazlıyan Kaymakamı KEMAL BEY’i saygı ve rahmetle anıyorum. Mekanı cennet, ruhu şad olsun…

T.B.M.M’nin 14 Ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla ilk “Milli Şehit” ilan ettiği eski Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in hazin hayat hikayesi bizler için ibret vesilesidir. Hafızalarımızdaki yerini muhafaza etmek için yazıyla anmak artık bir gelenek olduğu gibi vefat tarihinde bir avuç hamiyetperver insan tarafından da Kadıköy Kuşdili çayırındaki kabri başında törenle anılmaktadır.

Kemal Bey Birinci Dünya Savaşının zor şartlarında Boğazlıyan Kaymakamlığı ve Yozgat Mutasarrıf vekilliği yapmıştır. Mütareke döneminde, Ermeni tehcirinde yaşananlar için kurban arayışına girildiği sırada adeta bulunan bir günah keçisi olmuştur. İşgal güçleri tarafından “Ermeni tehcirinde görevini kötüye kullanarak ölümlere sebep olduğu” iftira ve iddiasına istinaden idamla yargılanmıştır.

İşgal şartlarında İngiliz Komiserliğinin ve Rum-Ermeni şubesinin temin ettiği Ermeni komitecilerden birçok yalancı şahit çıkararak, hiçbir vicdanın, aklın ve mantığın kabul etmediği yüzkarası bir yargılama yapılmıştır. Nasıl bir yargıysa!!!  Yalancı şahitlerin de ifadeleriyle, Kürt Nemrut Mustafa Paşa divanı tarafından mahkemenin seyri esnasında haksız yere suçlanarak idama mahkum edilmesi insanlık tarihinin utançla anacağı bir ibret vesilesidir. Mahkemenin ilk başkanı Hayret Paşa baskılar nedeniyle istifa etmiştir. Yerine Nemrut lakabıyla tanınan Kürt Mustafa Paşa getirilmiştir. Süreci ve sonuçlarıyla ibretlik bir hukuk skandalı olan yargı süreci sonradan başkanının adıyla “Kürt/Nemrut Mustafa Paşa Divanı olarak anılacaktır. Yabancı ülke temsilcilerinin aşırı baskısına rağmen Padişah idam kararını imzalamaz. “İş intikam ve bilahare mukatele şeklini alabilir” diye fetva-yı şerif ister. Şeyhülislam Mustafa Sabri’nin verdiği fetva ile 10 Nisan 1919’da hüküm icra edilir.

O zamanlar işgal kuvvetlerinin elçileri veya komutanları Sömürge Valisi edasıyla talimat yağdırıp işlerine geldiği gibi Türk Milletinin aleyhine her istediklerini yaptırıyorlar ve kararlar aldırıyorlar asıp kesiyorlardı. Yabancıların baskısı sonucu Kaymakam Kemal Bey’in şahsında bir devir ve o devrin temel düşünce sistemi ile birlikte Türklük ve ulusal egemenlik şuuru yargılanıp mahkum edilmiştir. Hem de kendi öz vatanında ve kendi yargı organları tarafından.

Rahmetli idam sehpasında halka hitaben “Allah vatan ve milletimize zeval vermesin… Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun adalet, yaşasın millet” diye seslenişi olayı açıklamaya yeterlidir herhalde.

Kemal Bey’in üzerinde çıkan vasiyeti tarihe bir belge olarak kalacaktır. “Merhum sevgili oğlum Adnan’ın medfun bulunduğu Kadıköy Kuşdilli Çayır’ndaki kabristanda yavrumun yanına gömülmemi diliyorum. Teyzem ve kardeşim Kadıköy’ünde sakindirler. Teyzemin adresi Mühürdar Caddesinde 67 numaralı hanedir. Adı İsmet Hanım’dır. Defin masrafı teyzeme tevdi buyurulmalıdır. Kabir taşım, hamiyetli Türk ve Müslüman kardeşim tarafından dikilmeli ve üstüne şöyle yazılmalıdır: Millet ve Memleket uğruna şehit olan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal’in ruhuna Fatiha. Perişan zevcem Hatice’ye, yavrularım Müzehher ve Müşerref’e muavenet edilmesini, yavrularımın tahsil ve terbiyesine ihtimam buyurulmasını vatandaşlarımdan beklerim. Babam, Karamürsel Aşar Memur-u Sabıkı Arif Bey de acizdir. Kardeşim Münir de kimsesizdir. Bunlara da muavenet olunursa, memnun olurum. Türk Milleti ebediyen yaşayacak, Müslümanlık asla zeval bulmayacaktır. Allah, millet ve memlekete zeval vermesin. Fertler ölür, millet yaşar. İnşallah Türk Milleti ebediyete kadar yaşayacaktır.” (30 Mart 1335 Boğazlıyan Kaymakam- Sabıkı Kemal) Türk milleti onu unutmamıştır. T.B.M.M. 14 Ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla “Milli Şehit” olarak kabul ederek tek suçları devlete hizmet etmek için çabalamak olan yetkililerin geriye bıraktıklarının yanında olduğunu vurgular. Büyük Devlet adamı Atatürk, TBMM’de ilgili kanunun gerekçesini; “Memleketin kurtuluşunu, geleceğini, saadetini ilerleme ve gelişmesini hayat tarzı kabul eden ve suikasta maruz kalarak şehit edilen yöneticilerin geride bıraktığı eş ve çocukları milletin ve devletin emanetindedir. Büyük idealler peşinde hayatlarını feda eden büyük insanların aile ve evlatlarının acılarını teselli etmek, onları mükafatlandırmak benzerlerini gayrete getirmek ve milletin şükran hislerini göstermek, kuvvetlendirmek, onların fakir fukara durumuna düşmemesi için gereğini yapmak, şeklinde açıklar. Kemal Bey’in kızı merhum Müşerref Gürenci’nin anlattığına göre, Atatürk, dedesini Konya’da kabul ettiğinde aralarında şöyle bir konuşma geçer;

Atatürk- “gel bakalım devletin babası”.

Arif Bey- “Aman Paşam devletin babası sizsiniz”.

Atatürk- “Sen öyle bir evlat yetiştirdin ki oğlun bu meşaleyi tutmasaydı biz ateşi yakamazdık. Işık tutan senin oğlundur” der…

Aziz hatırasını rahmet ve minnetle anıyorum. Mekanı cennet olsun

Bir millet yabancıların talimatlarıyla yönetilirse, kendi evlatlarını ve kahramanlarını, hainlerin, satılmışların ve işbirlikçilerin kumpaslarıyla hem de kendi öz vatanında ve kendi yargı organları tarafından sözde mahkemelerle (yakın geçmişte fetöcülerin yaptığı gibi) vicdanları hiç sızlamadan yok eder… Bu nedenle uyanık ve bilgili olmak zorundayız…

Süheyl ÇOBANOĞLU

RUBASAM Bşk. V.

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb