Ana Sayfa Sür Manşet, Yazarlar 10.12.2021 1261 Görüntüleme

Bulgaristan’da Türklere Asimilasyon (1984- 1989)

Bulgaristan Türklerinin tarihine bakacak olursak, Oğuzların ve Kumanların soyundan geldiklerini görürüz. Oğuz Türkleri özellikle Osmanlı devrinde Anadolu üzerinden Balkanlara geçmişlerdir. Bugün dahi başta Filibe, Kırcaali, Razgrad, Şumnu, Eski Cuma, Silistre, Dobriç, Burgaz ve Rusçuk şehirleri olmak üzere birçok yerleşim bölgesinde Türkler yaşamaktadır.

Deliorman ve Dobruca Türklerinin kökeni Celali Ayaklanmalarından sonra gerçekleşen büyük Türkmen sürgününe dayanır.  16.yy’ın başından itibaren Celali ayaklanmasının çıktığı Tokat, Yozgat, Sivas, Kırşehir, Maraş, Adana, Toros dağlarındaki Türkmenlerden ve Mersin, Karaman civarından Deliorman ve Dobruca’ya yoğun bir Türkmen göçü olmuştur. Bu Türkmenler Deliorman’a geldiklerinde Sarı Saltuk’la birlikte gelen Türklerle ve Kıpçak-Peçenek halkla karşılaşmışlar ve onlarla karışmışlardır.

Güney Bulgaristan, Avşar, Cerit ve Tecirli gibi Orta ve Güney Anadolu Türkmen aşiretlerinin yerleştiği bir bölgedir. Özellikle Avşar Türkmenleri Kahramanmaraş, Adana, Kayseri, Sivas, Karaman, Konya, Aksaray vb. illerden gelerek çoğunlukla Güney Bulgaristan’a yerleşmiştir.

Tarihlerin kaydettiği bu gerçeklere rağmen Bulgaristan Türklüğünü inkar faşizanlığın tezahürü olan bir saçmalıktır. Bu gerçeğe rağmen, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin (SSCB) desteğiyle 1944’te hükümeti devirerek yönetimi ele geçiren Bulgaristan Komünist Partisi (BKP), iktidarda kaldığı 45 yıllık dönemin son yıllarında ülkedeki Türk ve diğer Müslümanları asimile etmeye çalıştı.

Tek milletli bir devlet yaratma çabasındaki komünistler tarafından 24 ARALIK 1984’te başlatılan “SOYA DÖNÜŞ” adlı “TÜRK İSİMLERİNİN ZORLA DEĞİŞTİRİLMESİ ve DİNİ VECİBELERİYLE, ÖRF ve ADETLERİNİ YERİNE GETİRMELERİNİN YASAKLANMASININ” üzerinden bunca yıl geçmesine rağmen zihinlerinin derinliklerinde böyle bir düşünce hep varolmuştu.  Türk kültürüne ait unsurların kullanımı yasaklandı. Bu uygulamalara direnip milli kimliğine sahip çıkan Türkler, işkence adası olarak bilinen Belene’ye gönderildi. “Bulgarlaştırma” girişimleri sonucu 1985 sonuna dek 310 bin kişinin isimleri değiştirildi.  20.nci yüzyılın sonunda yaşanan bu dram, ilkelliğin ve gaddarlığın uzaklarda değil Avrupa’da olduğunu bize bir kez daha göstermiştir.

26 Aralık 1984’te Bulgaristan’ın Kırcaali iline bağlı Killi bölgesinde isim değiştirme uygulamasını protesto etmek için toplanan Türk ahalinin içinde annesinin kucağında bulunan Türkan bebek, Bulgar kolluk kuvvetlerinin kalabalığın üzerine rastgele açtığı ateş sonucunda henüz 18 aylıkken şehit oldu. Bulgaristan Türklerinin direniş sembolü haline gelen TÜRKAN BEBEK, her yıl çeşitli etkinliklerle anılmaktadır. Cebel şehri civarında başlayan direniş, tüm ülkeye yayıldı. Asimilasyon kampanyasına direnenlerden 24 kişi hayatını kaybetti. Olayların büyümesi Türkiye’nin de tepkisine yol açtı. Köşeye sıkışan komünist rejimin Lideri Todor Jivkov, amacına ulaşamayınca 29 Mayıs 1989’da Türkleri göç etmeye zorladı ve sınırları açtı.

Yaşanan sürecin en başından itibaren soydaşının yanında olan Türkiye, Bulgaristan Türklerine kapılarını açtı.  Haziran-Temmuz-Ağustos 1989 döneminde yoğunlaşan göç trafiği 1 yılda 345 bin 960 kişinin Türkiye’ye gelmesiyle sonuçlandı. 1990 yılının ikinci yarısında yaşanan göç hareketiyle de yaklaşık 360 bin soydaşımız Türkiye’ye geldi. Asırlardır bu toprakların sahibi ve şimdi de Bulgaristan vatandaşı olan Türkler çok zor günler yaşadılar.

Kendi topraklarından, evlerinden, vatanlarından zorla koparılarak sürgün, göç ve asimilasyon politikalarıyla eritilmeye ve hatta etnik temizliğe tabi tutulan insanlar, binbir meşakkat ve zorluklarla her şeye sıfırdan başlamak zorunda kalmışlardı. 1989 Zorunlu Göçünün Mağdurları çok çileler çektiler ama, dişiyle –tırnağıyla çalışarak, büyük fedakarlıklar içinde alın teri dökerek, namus, şeref ve haysiyetleriyle Türkiye’de kendilerine yeni bir hayat kurdular. Çok ta başarılı olup işletmeler tarafından aranan insanlar oldular.

1989 göçü, sadece Bulgaristan Türklerinin tarihi açısından değil, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Avrupa tarihi açısından değerlendirildiğinde de kıtanın en büyük kitlesel göç dalgası özelliğini taşıyan insani trajedilerinden biri oldu.

Komünist Jivkov rejiminin çökmesinden sonra yeni kurulan Bulgaristan hükümeti 29 ARALIK 1989’da Bulgaristan’daki Türklerin Türkçe adlarını alma, kendi dinlerinde ibadet yapma ve Türkçe konuşma hakkını tekrar tanımıştı. Nisan 2012’de ise Bulgaristan Parlamentosu 1987-1989 yıllarında Bulgaristan’da yapılmış olan “Türk asimilasyonunu” kınamıştı.

Asimilasyon kampanyasıyla ilgili 1991’de açılan dava ise zaman aşımına uğradı.

Süheyl ÇOBANOĞLU

RUBASAM Bşk. V.

 

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb