reklam
Ana Sayfa Sür Manşet, Yazarlar 4.02.2025 123 Görüntüleme
Muharrem Kaynak

Muharrem Kaynak

SABIR TAŞI BİLE ÇATLAR, ÇATLAMASIN DİĞER TAŞLAR

Konumuz, yurdumuzun kıt kaynaklarından olmayan, hatta bol miktarda sahip olduğumuz taşlardır. Bunlardan sabır taşı tasavvuf kültürümüzde de yer almaktadır. Taşlar yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarımızdır. Özellikle Sabır taşı, Oltu taşı, Lüle taşı ve Köpük taşından bahsedeceğim. Kolay erişemediğimiz altın, pırlanta, elmas, zümrüt, yakut işlemeli, taş ve yüzükler konumuzun dışındadır.

Sabır Taşı: Kuvars grubuna ait bir mineraldir. Genellikle sarı ve kahverengi tonlarda görünür. Ruhsal ve fiziksel şifa özellikleri ile öne çıkar. Büyüdüğü halde sütten kesilmeyen ve annesini emmeye devam eden çocukların sütten kesilmesi için, annelerin meme uçlarına sürdüğü bir taştır.

Bu kullanımlar için sabır taşının içine aloe vera, reçine, antrokinon türevi uçucu yağlar karıştırılır. Parmak emme ve tırnak yeme alışkanlıklarının sonlandırılması içinde bu yöntem kullanılır. Sabır taşlarının Konya – Mevlana müzesinde işlenmiş çok güzel örnekleri de bulunmaktadır.

Büyük bir sabırla mermerden oyularak yapılan “bu taş zincirinin baklalarında ek yeri yoktur.” Bir kişinin çocuk yaşta başladığı sabır taşını ancak torununun bitirmeye ömrünün yettiği rivayet olunur. Sabır taşı, dergâh ve medreselerde dervişler tarafından bir ömür boyu oyularak üretilen bir sanat eseridir. Dervişe bir mermer, eline de iğneden büyük bir çivi ve çekiç verilir. Derviş bir ömür boyu sabırla bu taşı oyarak işler. Üretilen sabır taşları medrese, dergâh ve ibadethanelerin girişlerine asılır.

Sabretmek çok iyi bir haslettir ama pek de kolay değildir. Bu sebeple “sabır taşı olsa çatlardı” denen tabir ile “Sabrın sonu selamettir” “Sabreden derviş muradına ermiş” sözlerini unutamıyoruz.

Oltu Taşı: Adı üzerinde Erzurum – Oltu yöresinden çıkartılan doğal bir taştır. Gerginlik giderir, şans taşı olarak da bilinir, kendine güven veren, stres atıcı, depresyon gidericidir, negatif enerjiyi pozitif enerjiye dönüştürür. Eski çağlarda nazara da iyi geldiği söylenir. Erzurumlu sanatkârlar “Taş Mağazalarda “ Oltu Taşı’nı en iyi şekilde işleyerek tespih ve çeşitli süs eşyasına dönüştürürler.

Lüle Taşı: Bu taşa Eskişehir taşı da denir. Eskişehir’in beyaz altınıdır. Yumuşak ve nemli iken kolay işlenebilen magnezyum artı silisyum karışımı bir mineraldir. Pipo, tespih, kolye, satranç takımı, biblo, ve dekoratif ürünlerin yapımında kullanılır. Durdukça ve kurudukça dayanıklı ve sağlam bir hale gelir

Köpük Taşı: Özellikle Kuzey Kıbrıs’ta Lefkoşa’ya 18 kilometre mesafedeki Alayköy /Yerolakko’dan bol miktarda çıkartılır. Volkanik topraklardan inorganik, puzolonik bir malzemedir. Kireç artı silisyum sayesinde ve içindeki nemin varlığı ile yapı harcının sertleştirilmesinde kullanılır, kourasanittir. Adını Thira adasından almıştır. Thira adası Ege Denizi’nin tam ortasında Yunanistan’a ait Santorini adasının hemen batısında küçük ve turistik bir adadır.

Benzer taşlardan yurdumuzda İsparta ilinin 5-8 Km. kadar güney batısındaki  Gölcük gölü” civarında da mevcuttur. Buradaki taşlar, Traki andezitlerinden olup, sıkı tüf ve sünger taşlarıdır. Göl kenarında ve civarındaki “tortul, ultramatik ve volkanik” kayaları gölde suyun üstünde yüzdürülebilirsiniz.

Köpük taşı, Kıbrıs’da Alayköy/Yerolakko – Mammari – Türkeli/Ayvasıl – Yılmazköy/Şillura bölgesi ile Çifteyığınlar Tepede ocaklar halinde bulunur. Görevim esnasında adım adım gezme imkânı bulduğum bu bölgenin taşının ve toprağının en önemli özelliği; nemli oluşu, işlendiğinde ve şekil verilerek bekletildiğinde, hava ile toprağın teması arttıkça, taş ve toprağın beton gibi sertleşmesidir.

Bu taşların bulunduğu mevkilerde birçok taş ocağı işletilmektedir. Taşlar istenilen ebat ve şekillerde çıkartılıp piyasaya yapı malzemesi olarak sürülmektedir. Gazbeton/Yutong tuğla gibi hafif ama dayanıklıdır. Bölgedeki Kıbrıs Türk Barış Kuvveti askerleri mevzilerinde ısınmak için köpük taşlarını oyarak “içinden tel veya ince çubuk demir geçirerek” elektrik sobası yaparlardı.

Nitekim Ayvasıl ve Çifteyığınlar Tepe bölgesinde yapılan kazı ve incelemelerde EOKA-B lideri darbeci Nikos Sampson’un kışlasında yer altı tünelleri ile yer altı sığınak ve su depolarına rastlanmıştır. Hiç iksa edilmeyen tünellerde herhangi bir çökme yoktur, hala içinde iki üç kişi elini kolunu sallayarak yürüyebilmektedir. Ayvasıl (Türkeli)’ dan ve araziden Dağyolu Köyü – Gönyeli istikametinde ilerlerken civarda çok sayıda mermer, alçı ve kireç ocağı olduğu görülür. Bu bölge Kıbrıs Barış Harekâtında Hava İndirmesi yaptığımız bölgedir.

Mermer Taşları: Mimar Sinan’ın; Edirne- Selimiye Camiindeki devasa renkli mermer sütunlar Kıbrıs’dan deniz yolu ile Saros Körfezi’ne, oradan Enez – Meriç nehri yolu ile Edirne iskelesine getirilmiştir. Kırk manda ile çekilen arabalarla da cami inşaatına kadar taşındığı bilinmektedir. Yurdumuzda da çok değişik cins ve türden mermerler vardır. Yurdumuz bu konuda çok zengindir.

Tespihler: Zikir çekilirken Allah’ın 99 isminin de zikredilmiş olması amacı ile taşlardan “üç otuzüçlük”  (99)’luk tespihler yapılmıştır. Tespihlerde en başta bir imame vardır, her otuz üçte bir adet de nişane konmuştur. 33’lük tespihlerde vardır. Sayıları sayarken istenilen sayıya ulaşmak için de tespih çekilir. Şimdi bunların yerine modern ve teknik, hatta dijital göstergeli sayma aletleri kullanılmaktadır.

Tespih İslamiyet’in getirdiği değil, çok eski tarihlerde Hıristiyanların, İsarailoğulları’nın ve Hint halkının da kullandığı bir enstrümandır. Kabadayılar bile şakırdatarak, kendine has sallama ve çevirme biçimleri ile tespih kullanmışlardır. Tespihler kehribar, akik, kuvars, kaplan gözü, oniks, ametist, hematit, ceyt, jasper, kalsit, oltu taşı, havlit, mercan, sedef, lavtaşı/aytaşı, inci ve firuza taşındandır.

Taş denince çakıl taşı, çakmak taşı, kayrak taşı, kireç taşı, dere taşı, değirmen taşı, bulgur taşı, tuz taşı, göz taşı, böbrek taşı, göbek taşı, kaldırım taşı, bordür taşı, kilometre taşı, nişan taşı, elmas, zümrüt ve yakut işlemeli taşlı yüzükler, Kozak/Tokat yolları taşlı türküsü ile Bursa’nın ufak tefek taşları türküsü, hudut hattındaki numaralı taşlar, musalla taşı (seng-i musalla), mezar taşı… vb. taşlar aklımıza geldiği gibi daha başka taşlar da vardır.

Dilimizde bir çok taşlı kelime, yer, deyim ve kavram vardır.Taş gibi, taş atma, taşlama, ayağına taş değmesin, taşı gediğine koymak, bağrıma taş bastım, ekmeğini taştan çıkarmak, tek taşımı kendim aldım, İstanbul’un taşı toprağı altındır, Beşiktaş, Dikilitaş, Nişantaşı, Çemberlitaş ..vb. Benimde konu ile ilgili olarak bestelenmiş ve MESAM’ ın kayıtlı eserleri arasında yerini alan bir şiirim var.

SÖZ      : Muharrem Kaynak,

BESTE : İbrahim Halil Akten (TSM, Makam: Uşşak)

SENDE GÜNAH BULAMADIM

Tespih gibi sabır taşım

Çekiyorum bitmiyorsun

Kaç otuz üç geçti bilmem

Sende günah bulamadım

 

Başım eğip düşündüm ben

Kaç otuz üç geçti bilmem

Ne enine, ne boyuna

Sende günah bulamadım

 

Affettim de gel büyüksün

Suç ve günah hepsi bende

Olurum ben kul, kölende

Sende günah bulamadım

NOT: Kaç otuz üç geçti bilmem, Sende günah bulamadım “NAKARAT” olarak kullanılmıştır. Her kıta ikişer kez okunur ve nakaratlar ile şarkı tamamlanır.

Sabrın sonu selamettir, sabreden derviş muradına ermiş gibi sözler türkülerimizde kaldı. Zaten bu sözleri söyleyen de pek kalmadı.

Zamanla geçer diye, her şeyi zamana bırakmayalım ve milletçe boşuna harcanacak zamanımızın olmadığının bilincinde olalım. Sağlıcakla kalın.

4 ŞUBAT 2025

Muharrem KAYNAK

TOKAT YOLLARI TAŞLI, KOZAK YOLLARI TAŞLI TÜRKÜSÜ

(HEY ONBEŞLİ ONBEŞLİ TÜRKÜSÜ)

Tokatlı değilim, Kozaklı da değilim, ben Balya Kayalar’lıyım. Çocukluğumdan beri duyduğum bu türkünün hikâyesini, kime veya hangi yöreye ait olduğunu araştırdım. Bu türkü Kayalar’da Kozak yolları taşlı diye söylenir. TRT kayıtlarında Tokat türküsü diye adı geçmektedir. Buna inansak bile İstanbul ve Ankara radyolarımızın 1927’de açıldığını, TRT’nin de 1964’de kurulduğunu biliyoruz.

Tokat neresi, Kozak neresi, Kayalar neresi? Hal böyle olunca araştırmak gereğini hissettim. Kozak kasabasını iyi bilirim çok kez gittim. Yolları gerçekten çok taşlıktır ve oradaki taşlar bir ev ve bir araba büyüklüğünde granit kütleler halindedir. Kozak-Bağyüzü köyünde bulunan devasa bir kaya üzerine Heykeltıraş Prof. Dr.Tankut Öktem Atatürk Heykeli yaparak anıtlaştırmıştır. Heykel yapma fikri Emekli Öğretmen Süha Şen’e aittir. Arazi sahibi Hasan Yücel Koral, Süha Bey’in amacını öğrenince araziyi ücretsiz olarak vermiştir. Anıt, Atatürk’ün bağdaş kurmuş bir heykeli ile elinin altındaki Milli Mücadele, Cumhuriyet, Devrimler, Bilim ve Sanat ile Nutuk’tan oluşan beş kitabı simgelemektedir.

Kozak, İzmir’e bağlı Bergama İlçesinin bir kasabasıdır. Bergama’ya 23 Km, Ayvalık’a 45 Km. mesafededir, Kozak Yaylası diye isim yapmıştır, her tarafı bağlıktır ve fıstık çamı ağaçları ile kaplıdır. Kozak bir bölümü ile İzmir-Bergama’ya, bir bölümü ile de Ayvalık- Balıkesir’e yakınlığı ile tanınır.

-Türkü, TRT’de 723 Rep. No. ile Tokat yöresine aittir diye kayıtlıdır. Yine TRT’de 1977 tarihli 1616 Rep. No. ile THM eseri ve Tokat iline ait Hey Onbeşli Türküsüdür diye ikinci bir kayıt daha vardır.

-Türkü, 1927’yılında “Çanakkale Savaşından 11 yıl sonra” Feryadi Hafız Hakkı Bey tarafından ilk kez taş plağa okunarak kaydedilmiştir.11 yıl sonra ağıt yakılmaz bu olsa olsa bir aşk ve sevda türküsüdür denilmiştir.1943 yılında Muzaffer Sarısözen başkanlığındaki Ankara Devlet Konservatuarı derleme heyeti kayıtlarında da bunun bir ağıt olmadığı yazılıdır.

Hey Onbeşli Türküsü, Gülüzar makamında Aşk ve Sevda türküsü olarak kayıtlara geçmiştir. Bu türkünün bu şekilde kaydedilmesinde Kaynak kişiler Mustafa Yolcu ve Emin Diker’dir. Türkü halkımızca 1914-1916 Çanakkale savaşında, doğum tarihi 1315 (1898-1899) olan ve savaşa gönderilen yiğitler için bir ağıt olarak anılsa da bunun bir ağıt olmadığı tespit edilmiştir.

Tarihçilere göre hikâyenin aslında zorunlu göçe tabi tutulan Ermeni vatandaşlar vardır. O tarihlerde Tokat’taki Ermenilerin nüfus oranı %51’dir. Ermeniler Tokat’tan ayrılırken küçük yaştaki kız çocuklarını güvendikleri Türk ve Müslüman komşularına gizlice emanet etmişlerdir. “Bilahare sağ kalırsak gelir alırız diye.” Bu kız çocuklarına Hediye veya Hatun adı verilir. Türküdeki Hediye ismi de buradan gelir. “Kız senin adın Hediye” Hediye’ye âşık olan bir Türk delikanlı, aldığı hediyeler ile bir gedikte Hediye ile buluşacaktır. Aslan yârim kız senin adın Hediye, ben dolandım sen de dolan gel gediğe denilmektedir. Hediyeler fındık, fıstık, manto ve endazesi on yediye alınan fistandır.

*Folklor araştırmacısı Necdet Kurt’a göre de Hediye kızın varlığı doğrulanır. İpek Yolu üzerindeki Tokat’ta Bağdat Caddesi vardır, cadde Cumhuriyet döneminde Behzat Caddesi diye bilinir. Türküdeki hediyeler İpek yolu ile getirilmiştir ve Bağdat caddesinde satılır. *Diğer bir rivayete göre bu türkü 1315’li Adanalı İboş Ali Ağa’nındır. Ali Ağa Tokat’ta askerlik yapmıştır. 1940’larda sevip alamadığı ve türkü yaktığı Hediye, Adanalı Topal Selahattin’in kızıdır. *Bir başka hikâyede Tokat – Tahtobalı 1315’li Hüseyin’le Hediye nişanlıdır, Hüseyin askere gider, Hediye Emin Bey ile evlenir, Emin Bey ölür ve eşkıya Hediyeyi kaçırır, 8 yıl sonra askerden dönen Hüseyin bunları duyunca köyünü terk eder.

HEY ONBEŞLİ TÜRKÜSÜ

Hey onbeşli onbeşli

Tokat yolları taşlı

Onbeşliler gidiyor

Kızların gözü yaşlı

 

Aslan yârim kız senin adın Hediye

Ben dolandım sen de dolan gel gediğe

Fistan aldım endazesi on yediye

NAKARAT

Gidiyom gidemiyom

Sevdim terk edemiyom

Sevdiğim pek gönüllü

Gönlünü edemiyom

NAKARAT

Gidiyom ilinizden

Kurtulam dilinizden

Yeşilbaş ördek olsam

Su içmem gölünüzden

NAKARAT

Tokat yolu kaldırım

Düştüm beni kaldırın

Hediyem’in uğruna

Vurun beni öldürün

NAKARAT

Hey Onbeşli türküsü Balıkesir ve İzmir’in köy ve kasabaları ile tüm Anadolu’da söylenen kıvrak bir aşk ve sevda türküsüdür. Yaşım 75’i geçti, 1955’lerde 5-6 yaşlarımda iken Kayalar’da yaşı 50’nin üzerinde 60,80,… yüz yaşlarındaki dede ve ninelerde bu türküyü “Kozak Yolları Taşlı” diye söylerdi.

Diyorum ki, bu Türkü Tokat’ın değil Kozak’ın türküsüdür. Kozak bize kuş uçuşu 85-90 km.dir. Ayrıca şu hususu da belirtmek isterim; Kayalar ve yöresi ile Balıkesir kırsalında genç kız ve kadınlarımızın başlarına örttüğü oyalı yazmalar ve bunların üzerindeki batik süslemeler de Tokat Yazmacıyan Hanı’nda yapılan yazmalar ile aynıdır. Kayalar ve civar köylerde de genç kız ve kadınlarımızın giydiği fistan ve entariler ile yazmalar hemen hemen aynıdır. (Kaynak: Reyhan Kaya’nın 1988 basımlı Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından Türk Yazmacılık Sanatı kitabı)

Folklor ve türkülerimize sahip çıkalım diye epeyce araştırma yaptım, Kayalar’a ait beş türkü tespit ettim. Bodrum Hâkimi “Mefharet Hanım” türküsünü ve türküde adı geçen hakime Hanım’ın Balyalı bir hemşerimiz olduğunu kanıtladım. Şimdi de Hey Onbeşli Türküsünün Kozak’a ait olduğunu kanıtlamaya çalışıyorum. Bir de Kayalar’da yıllardır söylenen Alaçam’ın Selvisi, Tepesinde Tellisi türküsü vardır. Alaçam türküsü de Kayalarlılar’a atalarından miras kalan bir türküdür.

Osmanlı döneminde Kayalarlılar baharda keçi, koyun ve büyükbaş hayvanlarını da önlerine katarak Alaçam Dağlarına göçerlermiş, yazı oralarda geçirirler sonbaharda Kayalar’a dönerlermiş. Alaçam Dağları Balıkesir’in güney doğusunda, Kütahya’nın kuzey batısındadır. Alaçam Tepesi’nin rakımı 1615 metredir. Alaçam Dağları Balıkesir’in Dursunbey, Bigadiç ve Sındırgı İlçeleri ile Kütahya’nın Simav İlçesini de kapsayan bir dağ bloğudur. Osmanlı zamanından kalma ve hala halkımızın ağzından düşmeyen “Alaçam’ın Selvisi Türküsü” de Balıkesir- Balya-Kayalar Köyüne ait bir türküdür.

Bu kadar işin, gücün, ekonomik sıkıntının ve siyasi problemin olduğu bir dönemde bunlarla uğraşarak yazı yazmak bize ne kazandırır demeyelim. Kültürümüzü kaybedersek veya kültürel eser ve değerlerimize hep birlikte sahip olmaz isek bu değerlerimiz yok olur ve yabancılara kaptırmış oluruz. Bazı oyun ve türkülerimiz ile yemek cins ve çeşitlerimizin Yunanistan tarafından sahiplenilmesi gibi…

Dilimize, kültür ve edebiyatımıza, folklorumuza, Vatan ve Cumhuriyetimize, Cumhuriyetimizin kazanımlarına, Atatürk’e ve O’nun İlke ve İnkılâplarına sahip çıkalım. Bizim öyle şarkı, türkü ve marşlarımız vardır ki, milletçe bizi coşturur ve milli duygularımızın şahlanmasına katkıda bulunur.

Estergon Kalesi, Ceddin Deden, İzmir Marşı, Dağ Başını Duman Almış “Gençlik Marşı”, Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ile İstiklal Marşımız en güzel örneklerdir.

Sağlık ve sıhhat içinde bu marşlarımızı ve Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini en gür sesimiz ile söyleyebilmek dileklerimle…

4 ŞUBAT 2025

Muharrem KAYNAK                                      

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb