Ana Sayfa Siyaset, son dakika, Sür Manşet 14 Aralık 2017 1582 Görüntüleme

Şeref Kaçmaz: ‘Bugün Beykoz için kentsel dönüşümden söz edilemez’

Saadet Partisi Beykoz İlçe Başkanı Şeref Kaçmaz: “Kanuna göre sit alanı ilan edilen yerlerde tapu tahsis kanunu uygulanamaz.  Geçmişten tapu tahsis belgesi olan bir vatandaş, buradaki imar uygulaması onaylandığı anda o tapu tahsis belgesiyle yerel yönetime dava açabilir.” dedi.

Saadet Partisi Beykoz İlçe Başkanı Şeref Kaçmaz: “Kanuna göre sit alanı ilan edilen yerlerde tapu tahsis kanunu uygulanamaz.  Geçmişten tapu tahsis belgesi olan bir vatandaş, buradaki imar uygulaması onaylandığı anda o tapu tahsis belgesiyle yerel yönetime dava açabilir.” dedi.

Saadet Partisi Beykoz İlçe Başkanı Şeref Kaçmaz Beykoz Olay Gazetesiyle gerçekleştirdiği söyleşide ülke gündemini ve Beykoz’un sorunlarını değerlendirdi. İlçe Başkanı Şeref Kaçmaz, milli görüş tabanında geldiğini belirttiği şu anki iktidarı Kudüs sorunu karşısındaki tavrı gerekçesiyle eleştirdi. İktidarın İsrail’e karşı gerekli yaptırımı uygulayacak irade ve cesareti olmadığını belirten Şeref Kaçmaz, bu durum karşısında endişeli olduklarını dile getirdi.

Beykoz’un sorunlarına değinen Kaçmaz, en büyük problem olan imar konusunda projelerin içinde FETÖ’nün parmağı olduğunu söyledi.  bu planlarla Beykozlunun Beykoz’da kalamayacağını söyleyen Kaçmaz, iktidarı kanunları bilmeden hareket ettiği gerekçesiyle eleştirdi.

ŞEHİTLERİMİZİN KANINI 20 MİLYON DOLARA SATTILAR

“Geçmişteki olayları hatırlamadan bugünkü Kudüs meselesini anlamamız mümkün değil. İsrail işgal ettiği topraklarda devletini ilan ettiğinde, İngiltere başta olmak üzere dünyanın en büyük emperyalist güçleri İsrail Devletini tanıdı. Maalesef Türkiye de tanıdı. Yapılan anlaşmalarla Kudüs’ü başkent yapmayacaklarını, bununla ilgili herhangi bir çalışma yapmayacaklarını taahhüt ettiler. 1980 yılında geçmişte verilen sözleri hiçe sayarak, bir girişimde bulundular. O dönemde koalisyon ortağı olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın meclis konuşmasında İsrail’in ya da Siyonistlerin anlayacağı dilden, o kadar güzel ifadelerle bu meselenin ümmetin meselesi olduğun ve bunun için her türlü yaptırımı uygulayacağımızı ciddi bir şekilde ortaya koymasıyla geri adım attılar. Yaklaşık 15 yıl hiçbir ses çıkartmadılar. 1995 yılında tekrar Amerika’nın o dönemki başkanı Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyacağını gündeme getirdi. Yine Refah Partisinin Genel Başkanı Necmettin Erbakan, meclis konuşmasında bunun düşünülmesinin dahi ağır sonuçlar doğuracağını, ülkeler arası ilişkilerin nasıl bozulacağını ve Müslümanların ne gibi askeri tedbirler alabileceğini çok ağır dille ifade edince ABD Başkanı bu düşüncesinden vazgeçmek zorunda kaldı.  Ancak milli görüş tabanında yetişmiş olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın döneminde buna cesaret edebildiler. Kudüs’ü babalarının malıymış gibi katil ve işgalci bir devletin başkenti ilan etme cesaretini ABD Başkanına veren, bir olay olması lazım. Türkiye’de milli görüş kökenli olarak bilinen bir partinin 15 yıldır kesintisiz iş başında olduğu dönemde bu gerçekleşti.  Öncesinde olan olaylar var tabii. Mavi Marmara olayını unutmamız mümkün değil. Mavi Marmara olayı Türkiye açısından tarihe kara bir leke olarak sürülmüştür. Şehitlerimizin kanını 20 milyon dolara sattılar.”

ÜÇ SEMAVİ DİN DİYE BİR ŞEY YOK

“İsrail’e her türlü yaptırım kararı alınmasını beklentisindeyiz. Ancak böyle bir yaptırım kararı alacak irade ve cesareti maalesef bugünkü yöneticilerimizde göremiyoruz. Üstünkörü birkaç cümleden ibaret kınamayla geçiştirilecek bir sonuç raporu olmasından korkuyor ve endişe duyuyoruz. Küresel güçlerin bölgede dize getirilmesi gerektiğini düşündükleri İran’ın ortadan kaldırılması için, Türk Milletinin İran’a karşı bir düşmanlık beslemesi lazım. Bunu sağlamak için de Şiacıları, İranlıları; Siyonist’ten, kafirden beter ilan ettiler. Müslüman demek kelime-i şahadet getirdikten sonra, Allah’ın varlığına, birliğine inanmak; peygamber efendimizin de onun resulü ve kulu olduğuna inanmak demektir.  Kuran’ın hiçbir harfi dışarıda bırakılmayacak şekilde her ifadesine inanmak ve kabul etmek demektir. Allah Teala ayeti kelimesinde Allah indiğinde din İslam’dır, diyor. Bunun aksini söylemek dinden çıkmak demektir. Ancak bugün baktığımızda ülkemizdeki bürokratlar, milletvekilleri, bakanlar, bakanların başı Kudüs’ten bahsederken üç semavi dinin ortak değeri olduğunu söylüyor. Biz bu ifadeyi kesinlikle kabul etmiyoruz.  Üç semavi din diye bir şey yok. Din İslam’dır.”

BU İSLAM ORDUSUNUN KOMUTANLARI AMERİKALI GENERALLER

“Necmettin Erbakan Hocamızın bütün güçlüklere rağmen kurduğu D-8 ülkelerinin nihai hedefi adil bir Birleşmiş Milletler ve İslam Barış Gücü kurmaktı. Bu kuruluşun programı hiç kesintisiz devlet desteği olmadan devam etti. Bir de devletlerin desteği olduğunu düşünürsek, bütün emperyalist güçlerin korkulu rüyası haline gelecekti. D-8 çok büyük bir güç olarak görüldü. Önlem olarak geçtiğimiz yılın başında, Suudi Arabistan’a İslam Ordusunu kurdurdular. Bu İslam Ordusunun komutanları Amerikalı generaller. Kısa bir zaman önce Suudi Arabistan dini lideri İsrail’le savaşmanın caiz olmadığını söyledi.”

TÜRKİYE’NİN MENFAATİNE İŞLER YAPILMASINI TAKDİR EDİYORUZ

“Saadet Partisi genel başkanımız Zarrab olayıyla ilgili hepimizin kalbindeki düşüncelerini ifade edecek açıklamalar yaptı. Bu konuyla alakalı bugün geldiğimiz noktada Türkiye’nin menfaatine işler yapılmasını takdir ediyoruz. Ancak bu rüşvet alışverişinin irdelenmesi, sorgulanması ve ilgililerin de cezalandırılması lazım.”

BU PLANLARLA BEYKOZLU MAALESEF BEYKOZ’DA KALAMAYACAK

“Geçtiğimiz aylarda Saadet Partisi Beykoz İlçe Teşkilatı olarak, Beykoz’da faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu başkanlarını, mahalle muhtarlarımızı davet ettik. Beykoz’un seçilmiş kişilerinin karşısına çıktık. Beykoz’un sorunlarını konuştuk. Bir de imar dosyası olarak kitapçık hazırladık. Sadece imar değil, Beykoz’la ilgili projeler hakkında bir çalışmaydı. İmarla ilgili teklifimizi Beykoz Belediyesine dilekçe ekinde sunduk. Aradan aylar geçti. Bu arada Beykoz Belediyesi imarla ilgili çalışmalar yapmaya çalışıyor. Bu süre içinde teklifimizle alakalı Beykoz Belediyesinden hiçbir geri dönüş almadık. Bu durum Beykoz’la alakalı işlerin Beykoz’dan yönetilmediğini gösterir. Buradaki planlar 2009’dan itibaren yapılmaya başlandı. Bütün bölgelerde yapılan çalışmalar FETÖ’nün Türkiye’de en güçlü olduğu dönemde yapıldı. Bakanlıklarda, bürokraside bu işleri yapanların çoğunluğu şu anda terör örgütü üyesi olmaktan cezaevinde. Belediye sosyal konutlar yapılacağını ve bu konutlara da Beykoz’da yaşama şartı koyacaklarını söylüyor. Ancak geçtiğimiz seneki Beykoz’un nüfusunu 440 bine yükseltme hedefi açıklandı. Şu anda Beykoz’un nüfusu 250 bin. Bu yeni 190 bin insanın Beykoz’da yaşamaya başlaması demek. İstanbul’un en nadide yeri olan Beykoz’da yapılacak olan konutların ortalama fiyatlarının 1 milyon TL olacağını varsayarsak, Beykoz’a gelecek bu insanlar Beykoz dışında belki de Türkiye dışında yaşayan ve bir ekonomik rahatlığın üzerine çıkmış insanlar olacak. Bu planlar Beykozlu düşünülerek yapılmış planlar değil. O nedenle bu projelerin içinde FETÖ’nün parmağı kesinlikle var. Bu planlarla Beykozlu maalesef Beykoz’da kalamayacak. Beykoz başka yerler gibi değil. Beykoz 11 kanunla korunan bir bölge. İş yapmak kolay değil. Şu andaki iktidarın da Beykoz’la ilgili yaptıkları zaten yanlış. Bu yanlışı da becerecek bilgi ve tecrübeleri olduğunu düşünmüyorum. Çünkü kanunları bile bilmeden hareket ediyorlar. Geçmişe dönecek olursak, 1986 yılında tapu tahsis belgeleri dağıtıldı. O dönemden sonraki 5 yıllık sürede planlar yapılıp bu yerler üzerinde yaşayan insanlara tapulanabilirdi. 1991’de de dönemin iktidarı Beykoz’u sit alanı ilan etti. Kanuna göre sit alanı ilan edilen yerlerde tapu tahsis kanunu uygulanamaz.  Geçmişten tapu tahsis belgesi olan bir vatandaş, buradaki imar uygulaması onaylandığı anda o tapu tahsis belgesiyle yerel yönetime dava açabilir. Çünkü imar uygulaması yapılıyorsa, sitten çıkmış demektir. Bir yerde kentsel dönüşüm olması için, orada mevcut bir imar uygulama planın olması ve bu imar planının gerçeklere göre yenilenmesi gerekir. Beykoz’da insanların yaşadığı büyük bir alan kanunlar karşısında boş tarla olarak görünüyor. Çünkü imar yok. Önce imar planı yapılacak; bu onaylanacak. Plana uygun olmayan yapıları dönüştürebilmek için kentsel dönüşümden o zaman söz edilebilir. Bugün Beykoz için kentsel dönüşümden söz edilemez.”

 

 

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb