Ana Sayfa Genel, Sağlık, Sür Manşet 19 Kasım 2017 2160 Görüntüleme

Çankırılılar Derneğinde konferans gerçekleştirildi

Beykoz Çankırılılar Derneği (BEYÇANDER) tarafından vücudumuzdaki tuz ve su dengesini konu alan konferans gerçekleştirildi.

Beykoz Çankırılılar Derneği (BEYÇANDER) tarafından vücudumuzdaki tuz ve su dengesini konu alan konferans gerçekleştirildi.

Derneğin Ortaçeşme’deki merkezinde gerçekleşen konferansa katılanları bilgilendiren Gazeteci Birsen Altıner, verdiği bilgilerde tuzun ve suyun insan vücudundaki işleyişi nasıl etkilediğini, gerekli miktarda vücuda alınmadığı takdirde vücudumuzda oluşacak sağlıksız durumları anlattı.

Açılış konuşmasını yapan Beykoz Çankırılılar Dernek Başkanı Bilal Karabacak Gazeteci Birsen Altıner’i konuklarına tanıttıktan sonra katılım gösteren basına ve Gazeteci Birsen Altıner’e teşekkür etti.

Gazeteci Birsen Altıner şöyle konuştu: “Bugünlerde en çok enformasyon sağlık üzerine. Bu bir sorun olduğunu gösteriyor. Sağlığımızı kaybediyoruz ki, bu kadar çok bilgi bombardımanına tutuluyoruz. Vücudumuzun yaşamsal fonksiyonlarını yerine getirebilmek için ihtiyaç duyduğu iki ana madde var. Biri su, diğeri tuz. Vücudumuza yeterli miktarda su girmediği takdirde hem dışarıdan hem içeriden vücudumuz kuruyor ve yaşanıyor. Vücudumuzun enerji üretmek için suya ihtiyacı var. Özellikle beynimizin bu enerjiye çok daha fazla ihtiyacı var. Beynimizin yüzde 90 kadarı su. Vücudumuzda sıvı vardır ve hücreler bu sıvının içindedir. Biz eğer su içmezsek, hücreye su ve mineral geçişini sağlayan kanallar kurumaya başlıyor. Bu kanallar kuruduğu zaman hücrenin içine yeterli derecede su, mineral ve potasyum gitmiyor. Bu nedenle hücre bozuluyor. Sonra hastalıkların, kanserlerin neden bu kadar yaygın olduğunu düşünüyoruz. Hücrenin su akışı ve çıkışı olmazsa, hücrede toksik maddeler birikir. Hücre ölür.”

Birsen Altıner şöyle devam etti: “Vücudun asit baz dengesi vardır. Asidik ortamda vücudumuz her türlü hastalığa açık oluyor. Asit ve baz dengesi ancak suyla sağlanabiliyor. Asidik ortamda hücre o asidi kinin adında bir maddeye dönüştürüyor. Kinin de vücutta ağrı yapan bir şey. Eğer bir tarafımız ağrıyorsa, bu bize beynimizin uyarısıdır. Beyin enerji üretecek ancak vücutta enerji üretecek yakıt yok. Çünkü su almamışız. Beyin yakıt olmadığı için size ağrı göndererek bu enerjiyi harcatmamaya çalışıyor.”

Altıner sözlerine şunları ekledi: “Temiz ve mineralli su içmeliyiz. Şehir insanıyız, İstanbul’da yaşıyoruz. Sularımız temiz değil. Musluk veya damacana suları içiyoruz. Musluk sularımız kaliteli fakat klor denilen bir şeyle temizleniyor. Klor da çok tehlikeli bir şey. Damacanalara gelirsek, 3 tehlikesi var. Birincisi damacana plastik. Pompaları bir süre sonra bakteri üretiyor. Bunun dışında üretiminin temizliğinden haberimiz yok. Geriye arıtma seçeneği kalıyor. Arıtma sistemleri de minerali içinde tutamıyor.”

Altıner sözlerini şöyle tamamladı: “Vücudumuzda tuz eksikliğine gelecek olursak, öncelikle rafine tuzlardan bahsedeyim. Tansiyonu olan kişilerin tuzdan uzak durmaları söylenir. Çünkü rafine tuzlar tuz değildir. Tuz madenden çıkmış halinde olmalı. Tuzda 84 element var, insan vücudunda da 84 element var. Dolayısıyla biz bu elementleri madenden çıkmış doğal tuzla alabiliyoruz. Ancak işlem görmüş yani rafine tuzda sadece sodyum klorür var. Hücrelerimizin beslenebilmesi için doğal tuz kullanmamız gerekiyor. Tuzun en kalitelisi saydam olandır.”

Yorumlar

Tema Tasarım | AnatoliaWeb