09.02. 2025 tarihinde Şahlanış Parti kongresi ülkemizin ve milletimizin sorunlar yumağına çözümleri olacağı inancıyla, 19.dönem DYP Kocaeli milletvekilimiz sayın Halil İbrahim Artvinli oy birliğiyle seçilmiştir, Sayın Genel başkanımızı ve ekibinin tebrik ediyor başarılarının devamını diliyor,

Şahlanış Partisi kurucu genel başkanı olarak görüşlerimi paylaşmak isterim.

İnci sancıdan, bütün büyük eserler ve bütün büyük siyasi hareketler de hep acı çekilen, bunalımlı dönemlerin ardından doğarlar.

İstiklal harbimiz, ardından Gazi Mustafa Kemal önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti yıllardır çekilen acıların meyvesidir.

Çok partili döneme geçer geçmez “YETER SÖZ MİLLETİN!” diye haykıran Demokrat Parti, 27 Mayıs Darbesi’yle söndürülmeye çalışılan bu ateşin küllerinden boy veren Adalet Partisi, 12 Eylül’ün ardından siyasete damgasını vuran Doğru Yol Partisi bunun örnekleridir.

Bugün parti olarak huzurunuzda olan Şahlanış Partisi de aynı yollardan geçti ve bu şanlı geleneği yaşatmak amacıyla başlangıçta siyasi bir fikir hareketi olarak kuruldu.

18 Ocak 1990’da Ankara’nın soğuk ve kurşun rengi günlerinden birinde ülkemizin ufuklarını aydınlatmak, aziz milletimizin yüreğini ısıtmak, Türkiye’yi hak ettiği ama bir türlü ulaşamadığı noktalara ulaştırmak ülküsüyle

Şu an genel başkanımız olan Murat ALTUN liderliğinde toplanan birkaç idealist genç bir ateş yaktı.

Kimi tohumların geç çimlendiği, kimi fidanların geç çimlendiğini bilirsiniz.

Şahlanış hareketi de böylesi bir fidan gibi usul usul çimlendi, kök saldı vatanın ve milletin mutluluğu için projeler, reçeteler geliştirdi.

Ve 2011 yılında ülkemizin içinde bulunduğu açmazdan kurtulması konusunda artık harekete geçmenin, söylenmesi gerektiği halde söylenmeyenlerin söylenmesi; hatta haykırarak söylenmesi gerektiğine karar verdi.

Hareketimiz o günden sonra yıllarca dernek statüsünde olsa da bir parti gibi hareket etti.

Pek çok siyasi parti ile görüştü, birleşme amacıyla yapılan onlarca istişare toplantısına katıldı.

Yazık ki memleketimizin acilen ihtiyacı olan bir birliktelik sağlanamadı.

Bu hareket 10 Ocak 2022’de siyasi Parti olarak milletimizin huzuruna çıktı.

Bugün Demokrat Parti geleneğinin memleket sathında yeniden ve gür biçimde boy vermesi hedefiyle yeni ve tarihi bir adım için burada toplanmış bulunuyoruz.

Şu an ülkemiz hoyratça yönetilmekte, aslında yağmalanmakta.

Çok kötü yönetilsek de aslında Türkiye’de bir iktidar boşluğu yok;

Muhalefet boşluğu var. Muhalefetin içinde debelendiği bir açmaz var.

Sürekli iktidarı eleştiriyor, yanlışlarını söylüyor, yani edilgen, pasif bir tavır izliyor. Kendi yapacaklarını anlatmayı ise ihmal ediyor.

Başkasının yemeğini kötülemek karın doyurmuyor, yemek yapmak gerek.

Vatandaşı daha iyi yemek yapacağına inandırmak gerek.

Özellikle ana muhalefet partisi CHP kadrolarında yıllardır hakim olan bir anlayış var.

Siyasi tercihlerinden ötürü vatandaşa kızmak, onu yargılamak, hor görmek ve giderek aşağılamak.

Yazık ki seçmeni yargılayan tahkir eden ve kışkırtan bu davranış biçimi onu her türlü kötülüğüne rağmen Adalet ve Kalkınma Partisine yapıştırmakta ve çökmekte olan bir yapıya destek olmaktadır.

Seçmenin bir partiye oy vermesi sonuçtur. Sonuçla uğraşmak bir şey kazandırmaz. Önemli olan sebeplerdir.

Vatandaşı “Neden o partiye oy veriyorsun?” diye yargılamak yanlıştır.

Doğru olan; “Neden bizim partimize oy vermiyor?” acaba diye kendini sorgulamaktır. Partinin üst düzey yöneticileri bu konuda özenli olsalar da parti kadrolarında ve partiyi güya destekleyen yazar-çizer, sanatçılar arasında bu hastalık halen yaygın.

Seçmen demokrasinin temeli, direği.

Siyasette başarı için onu olduğu haliyle sevmek, ona saygı duymak ve onunla bir olmak gerek.

Bugün memleketimizin içinde bulunduğu olumsuzlukların temel nedeni BAŞKANLIK SİSTEMİ, Recep Tayyip Erdoğan’ın kibirle at koşturduğu kontrolsüz bir tek adam rejimi.

Bundan sonraki   temel hedefimiz bu sistemin değişmesi ve güçlü bir kuvvetler ayrılığına dayalı PARLAMENTER DEMOKRASİYİ yeniden inşa emek olmalı. 600 milletvekili çok fazladır. Üstelik bu yapıda hiçbir etkinliği yoktur. Bizce 150 senatör, 250 milletvekilinden oluşan ve seçimi farklı dönemlerde yapılan 400 kişilik bir meclis yapılanması ülkemiz için yeterlidir ve en uygunudur.

Son yıllardaki liyakat, meşveret ve adaletten nasipsiz hoyrat yönetim anlayışıyla çok şey kaybettik. Devletin haysiyeti ayaklar altına alındı.

Hakaret edilen, aşağılanan yabancı ülkelerin ve devletlerin kapısında dilenci konumuna düşürüldük.

Ülkemiz düzensiz sığınmacıların fiili işgali altında.

Erdoğan yeni gelenleri de baş tacı yapmaya hazır.

Bu durum kesinlikle büyük tehlikeler doğuracak.

İsrail Gazze’yi, Suriye’nin, Lübnan’ın bir bölümünü işgal etti.  Şimdi Gazze’deki Filistinlileri Ürdün, Mısır, Suriye’ye sürme planları yapıyor. Bizim Gazze mücahitleri, Şam fatihleri tam siper beklemedeler, susuyor ve seyrediyorlar. Belli ki İsrail ile sıkı dostlar.

Bütün afra tafraları milletimizi kandırıp koltukta kaim olmak için.

Sistem önemli, mutlak değişmeli elbet; ancak sistemin içini dolduracak insan önemli. İnsan sistemin ruhu. Yeni kurulacak sistem elbette meşveretle kurulacak ve adaletle yürüyecektir.

Bu sistemi yürütecek insanlar ehliyetle, liyakatle seçileceklerdir. Aleniyet, hesap vermek ve sorumlulardan hesap sormak temel prensip olacaktır.

Sistemin içini dolduracak insanlar partimizin yıllardan beri düstur olarak belirlediği ÜÇ F, “FEDAKÂRLIK, FERAGAT VE FERASET” gibi temel insani vasıflarla dolu olmalıdırlar.

Birbirlerine ve siyasi partilerine ÜÇ S diye tanımladığı “SEVGİ, SAYGI, SADAKAT” ile ve elbette VEFA ile bağlı olmalıdırlar.

Bu insan modeli geleceğimizin teminatıdır. Maarif teşkilatımız, bu insan modeline göre kesin biçimde yeniden yapılanmalıdır.

İnsan yetiştirmede en önemli kurumlardan biri olan ve yıllardır hiçbir olumsuzluğa ses çıkarmayan ve iktidarın her türlü yolsuzluğunu meşrulaştıran Diyanet de yeni bir anlayışa kavuşturulmalıdır. Dünyanın yeni parlayan ülkeleri ileri teknoloji ile ön plana çıkarken biz yükü fazla, değeri az ürünlerin ihracıyla meşgul olarak yerimizde sayıyor, geriliyoruz.

Bütçeden AR-GE’ye ayrılacak pay beş kat artırılmalıdır. Yükte hafif pahada ağır ürünlerin üretimi ve ihracatı teşvik edilmelidir.

Milli gelirden tarıma ayrılması gereken pay anayasamıza göre %1’dir. Tarım kesimine bu rakam bile ödenmemektedir. Bu pay en az %3 olmalıdır. Tarım ürünlerinin ham haliyle değil de işlenmiş olarak ihracı hedeflenmelidir.

Ülkemizde üretilmesi mümkün olan hiçbir ürün ithal edilmemelidir.

Cumhuriyet yönetimimizin çeyrek asrını yağmalayan bu iktidar maziden miras bütün kaynaklarımızı satıp savdı, yağmaladı.

Üstelik toplum yapısını yozlaştırdı. DİLİ BAŞKA AMELİ BAŞKA HAYAT TARZIYLA vatandaşın masum dini inancını da hırpaladı.

Toplumda” Bunlar Müslüman’sa ben değilim!” diyenler çoğaldı. Ateizm, deizm giderek yaygınlaşmakta. Bir başka tehlike ise PKK ve bebek katili APO ile kurulan karanlık ilişki.

Niçin ve ne pahasına olduğu, nasıl yürütüleceği meçhul ve kirli ve gizli bir oyun oynanıyor. İktidar devlet imkanlarıyla satın aldığı büyük medya gücüyle kirli bir propaganda yürütmekte ve gerçekleri duymamızı engellemekte. Konuşan, itiraz eden herkes yargı sopasıyla terbiye edilmek isteniyor. Vatandaş hükümetin evinde izlediği TV kanalını bile takip ettiğini düşünür halde.

Memlekette bir korku iklimi hakim.

Bugünümüz karanlık, yarınlarımızın aydınlık olması ise bizim elimizde. Bugün burada alacağımız karar ve kuracağımız yapı “FEDAKARCA ÇALIŞIR, KENDİNDEN FERAGAT EDER VE FERASETLE DAVRANIRSA” birbirine ve temsil ettiği yapıya “SEVGİ, SAYGI, SADAKATLE BAĞLANIR VEFA İLE HAREKET EDERSE, konuşmak yerine yaparsa, susmak yerine hakkını ararsa, hesap sorarsa; düzelmeye ve düzeltmeye öncelikle kendinden, yakınından başlarsa; mutlaka başarılı olacak ve vatanımızın ufkundan bir güneş gibi doğacaktır.

Bu hissiyat ve kanaat ile hepinizi en kalbi hislerle selamlıyor hürmetlerimi arz ediyorum.

MEHMET MAHMUT YILDIZ

ŞAHLANIŞ PARTİSİ KURUCU GENEL BAŞKANI